(4) Flormar Direnişinin 57.Günü: "İşçileri Atan Amir Direnişe Katıldı, İşyeri Hekimi Üretimde Çalıştırılıyor"

Flormar işçilerinin direnişi bugün 57. gününde.

Hisselerinin yüzde 51’i Fransa merkezli Yves Rocher firmasına ait olan Flormar kozmetik, sendikal mücadele veren 125 işçiyi işten çıkardı. İşçilerin büyük çoğunluğu direnişteki arkadaşlarına destek oldukları, yanlarına gittikleri, el salladıkları, alkışladıkları için işten çıkarıldı. 15 Mayıs’tan beri direnen işçiler sendikalı olarak işlerine geri dönmeyi, ücretlerine zam yapılmasını ve işyerlerinde İSİG önlemlerinin alınmasını istiyorlar…

Dışarıdan bakıldığında yüksek güvenlikli hapishaneyi andıran fabrika, boydan boya tel örgülerle çevrilmiş, brandalarla işçilerin birbirini görmesi engellenmiş durumda. Hatta bu önlemler yetmemiş işveren büyük boy seyahat otobüsleri ile içeridekilerle dışarıdakilerin bağını kesmeye çalışmış. Fakat yoldan geçen araçlar kornalarıyla, destek ziyaretlerine gelenler sloganlarıyla, işçiler yüksek tonda müzik yayınına eşlik ederek yaratılmaya çalışılan ablukayı delmeyi başarıyorlar. Özellikle kadın işçilerin direnişe inançları tam, motivasyonları oldukça yüksek.

Düşük ücrete kötü muamele eklenince…
Aslında her şey geçen yıl başlamış. Özellikle kadınların ayrımcılığa uğraması, erkeklerden daha düşük ücret almaları, eski çalışanla yeni çalışan arasında kıdem farkının olmaması gibi nedenlerle işçiler bir araya gelip sendikalaşmayı konuşuyorlar. Ancak o dönem sendikalı olmaya çok gönüllü çıkmıyor.

Sonra patronlar, vardiya amirlerini işçiler arasından seçiyorlar. Vardiya amirleri göreve gelir gelmez işçilere kötü davranmaya başlıyor. Bir işçiye beş kişilik iş yüklüyorlar, iş sırasında konuşmayı yasaklıyorlar, en ufacık bir hatada işçileri azarlıyorlar, özellikle kadınlar izin istediğinde şehre inmek için araç verilmiyor vs. Düşük ücretlere kötü muamele eklenince işçiler arasında sendikal mücadele isteği de büyüyor.

İşçiler uyumasın diye fabrika 16-18 derece
Vardiya amirlerinin ıvır zıvır her şeye tutanak tutup işçilerin maaşlarından kesmesi en büyük sorunlardan biri oluyor. Bunun yanı sıra fabrika binasının soğuk olması şikayet edilince “Siz uyumayasınız diye 18-16 C arasında ayarlanıyor sıcaklık” denmesi, gece vardiyasında doktor bulunmaması, hasta olan kişilere ağrı kesici verip tekrar işinin başına yollanması, kadın işçilerin kaldırabileceğinden fazla yükleri taşımaya zorlanması, yemek kartına yatırılan paralarda işçi hastalandığında, izin aldığında vs. kesinti yapılması, hastane raporları olsa bile işyeri hekiminin onayı olmadan raporlu sayılmamaları yaşadıkları sorunlardan bir kaçı sadece.

Denetimler sırasında toz bölümü kapatılıyor
Kadın işçiler özellikle üretimin yapıldığı toz bölümünde havalandırmanın olmadığı, evlerine gittiklerinde çeşitli kimyasallar nedeniyle boğazlarının tahriş olduğunu ve yanma hissi yaşadıklarını anlatıyorlar. Toz bölümü, denetimler sırasında kapatılarak çalışmıyor gibi gösterilmiş hep.

İşveren: Bizim gözümüzde siz bir hiçsiniz
Fabrikada çoğunluk elde edilip yüzde 51 yakalanınca Petrol-İş Sendikası başvuru yaparak yetkiyi almış. İşçiler sendikalı olunca hayatları boyunca görmedikleri direktörler gelip onlarla toplantı yapmış. Sendikadan vazgeçerlerse maaşlarına zam yapacaklarını duyurmuşlar. İşçiler ise yıllarca bu sorunu dile getirdiklerini ama çalışma koşullarında ve ücretlerinde herhangi bir değişim olmadığını söylemişler. Ne zaman zam isteseler, yeni makina aldık, borcumuz var, inşaat yapıyoruz, gibi söylemlerle karşılaşmışlar. Hatta konuştuğum kadın işçilerden biri “size hak ettiğiniz veriliyor, bizim gözümüzde siz bir hiçsiniz,” denildiğini aktarıyor.

Çevik kuvvet eşliğinde işten çıkarıldılar
İşçiler sendikalı olma konusunda ısrar edince, 20 işçi işyerine çevik kuvvet çağırılarak, fabrikanın yangın çıkış kapısından özel eşyalarını bile alamadan apar topar işten çıkarılmış. Sonrasında sendikalı olan, destek veren işçiler birer ikişer işten çıkarılmış ve şimdilerde işten çıkarılan işçi sayısı toplamda 125 işçiye ulaşmış durumda.

Sohbet ettiğim kadın işçilerden biri “çevik kuvvetin işi, işçiyi zorla işten çıkarmak mı?” diye soruyor.

İşten çıkarma gerekçesi: Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymamak
İşten çıkarmalar İş Kanunu’nun ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerlerini içeren 25/2 maddesine dayanılarak yapılmış. İçerisinde yalan söyleme, hırsızlık, dedikodu gibi yüz kızartıcı suçlar bulunan 25/2 maddesi nedeniyle işçiler tazminat alamamış, işsizlik maaşı alamıyor, temel sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar.

Evli olanların eşleri çalışıyor, bekar ve daha zor durumda olanlara öncelik verilerek sendika maddi destek veriyor. Ayrıca Ramazan ayında gelen iaşe paketleri de işçilerin geçimine destek olmuş.

İşyeri hekimi, üretimde çalıştırılıyor
Patronlar işten çıkarılan işçilerin yerine taşeron işçileri getirerek, düşük hızda üretime devam ediyorlar. “Hastalanmayın rapor almak zorunda kalırsınız” diye işçilere telkin veren işyeri hekimi ise işçiler işten çıkartıldıktan sonra üretim alanına girip bizzat çalışıyor.

İşçileri kovan amir de işten çıkarıldı, direnişe katıldı
Bir de işçilerin çoğunluğunu işten çıkaran vardiya amiri kendisinin de işten çıkarılması üzerine gelip sendikalı olmuş ve direnişte yerini almış.

“Eskiden birbirimizi hiç tanımazdık, hızlıca yemek yer, işimizin başına dönerdik, vaktimiz yoktu. Ama şimdi dışarıda dost olduk. Bana seni tekrar işe geri alacağız, deseler asla gitmem, o kapıdan birlikte çıktık, birlikte gireceğiz tekrar,” diyor kadın işçilerden biri.

İşçiler haftasonu Kadıköy’de eylemde olacak
“Bu hafta sonu Kadıköy’e gelip mağaza önünde basın açıklaması yapacağız. Kadınların düzenlediği aktif boykot kampanyası sesimizin daha duyulur olmasını sağladı,” diyen kadın işçiler, “Maddi, manevi destek olan, yoldan geçerken el sallayan, direnişimize desteğe gelen, bizim için boykot kampanyası yürüten, mağazalar önünde açıklama yapan her türlü katkı bizim için çok önemli. Onlar fabrika önüne tel örgü çektiklerinde, otobüs koyduklarında, her yanı kamera ile donattıklarında biz daha çok hırslanıyoruz. Onlar kapıya yazdığımız yazılara sinir olup silseler de biz inadına her gün yeniden yazıyoruz. Fabrikadan çıkan ürünlerin çoğu hatalı satış noktalarından geri iade ediliyor. Şu an stoktaki ürünlerle idare ediyorlar, yakında hiç üretim olmayacak bundan eminiz…” diyorlar.

Flormar direnişi insanca yaşam hakkı için direnişe geçen işçilere olduğu kadar dışarıdaki pek çok insana da umut verdi. OHAL koşullarında sürdürülen direniş, hem sosyal medyada hem de sokakta dayanışmanın büyümesini sağladı. Özellikle kadın işçilerin daha çok sahiplendiği bu direniş, üretim alanlarından, tüketim alanlarına geniş halk kesimlerini içine aldı ve sendikal mücadeleyi bir adım öne taşıdı. Artık Flormar değil, Flormar direnişi umudun, güzelliğin adı oldu, oluyor… (SE/ÇT)

Selma Eroğlu / Bianet