Kanunun bir maddesinin kanun çıktıktan 11 yıl sonraya ertelenmesini de duyduk! Yılan hikayesi değil, artık masala dönen bir erteleme. Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma yükümlülüğünü ertelemek üzere kanun teklifi verildi daha önceki gün Mecliste.
Kanun ağırlıklı olarak, 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Kanunun “yürürlük” başlıklı 38. maddesi gereğince de işyerlerinde iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu; “Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra” yani 1 Temmuz 2014 tarihinde yürürlüğe girecekti. Ancak bu madde defalarca ötelendi, en son öteleme ile 1 Temmuz 2020 tarihinde yürürlüğe girecekti. AKP’li Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, İzmir Milletvekili Yusuf Kırkpınar, Antalya Milletvekili İbrahim Aydın, Trabzon Milletvekili Salih Cora tarafından verilen teklif ile “Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu” 31 Aralık 2023 tarihine öteleniyor. Ötelemeye ilişkin gerekçe ise; “Yeni koronavirüs salgını nedeniyle eğitimlerin aksaması ilgili sınavların gerçekleştirilememesinden kaynaklı olarak oluşacak olan uzman ve hekim açıklarını önlemek” olarak belirtilmiş.
15 Temmuz 2020 tarihi itibariyle Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığın resmi İSG-KATİP Sistemine baktığımızda, iş güvenliği uzmanı sayısı 70 bin 792 olarak görülüyor, bu sayı 3 yıl öncesinde 120 bin civarındaydı. Yani eğitimler, sınavlar sonrası uzman sayısı artmıyor, bu yazı kapsamında değinilemeyecek birçok nedenle ve de sürekli öteleme nedeni ile belge alsalar da birçok iş güvenliği uzmanı, uzmanlık yapamıyor.
GÜNAH KEÇİSİ KIRMIZI BARETLİLER Mİ?
Hemen, her iş kazasından sonra, “kırmızı baret” taktıkları için dikkatleri üzerine toplayan iş güvenliği uzmanı, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. En son Sakarya’daki patlamadan sonra da İş Güvenliği Uzmanı Aslı da tutuklu yargılanmak üzere cezaevinde.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması öncelikle patronun görevidir. Ancak, 6331 sayılı Yasa ile getirilen sistemde bu görev patrondan çok iş güvenliği uzmanları ve hekimlerden beklenir hale gelmiştir. 6331 sayılı Yasa’daki diğer düzenlemeler gibi, uzman ve hekimlere ilişkin düzenlemeler yalnızca patron çıkarlarını gözetmektedir. Her iş kazasından iş güvenliği uzmanları ve hekimler sorumlu tutulur hale geldi. İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin piyasalaştırılması, yaşanan sorunların en temel kaynaklarındandır. İşyerlerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri, bir kamu hizmeti olarak ele alınmalıdır. Patronların önlem alma yükümlülüğü ve devletin denetim görevini gözetmeden, sorumluluğun iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve çalışanlarda olduğu anlayışı, patronların umursamazlığını artıran bir anlayıştır. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının görevlerinin rehberlik olduğu gerçeğini görmekle birlikte yaptıkları tespitler, saptadıkları gereklilik ve öneriler yerine getirilmeden iş kazası ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulmaları ve belgelerinin askıya alınması, gerçeklerle bağdaşmıyor. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlıkları ve iş güvenceleri korunmalıdır. Bakanlık kamusal denetim yükümlülüklerini yerine getirmelidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması patron yükümlülüğüdür.
HÜKÜMET SORUNUN ESASINI ÇÖZMEK İSTEMİYOR
Hükümet patron otoritesini, sadece yasal değişikliklerle, patronları kâr hırsına kapılmakla suçlayarak sınırlandıramayacağını bilmektedir. Ayrıca hükümet, patron otoritesinin ancak işçilere özgür toplu pazarlıklı sendika hakkının verilmesiyle sınırlandırılabileceğini de bildiği için Kovid-19 dönemini fırsata çevirip tüm TİS’leri ertelemiştir. İş güvenliğini denetleyecek en etkili yollardan biri, sendikalı çalışanın kendi çalışma koşullarını sendikası aracılığıyla denetleme hakkıdır. Hükümet buna karşın özgür sendikacılık doğrultusunda adım atmak istememektedir. Çünkü hükümet, ucuz işçilik üzerinden rekabet etmek, kayıt dışı üzerinden sermaye birikimi yaratmak, taşeron sistemi, kıdem fonu, İşsizlik Fonu üzerinden kaynak aktarabilmek için “makbul sendikalara” mahkum olmuş güvencesiz bir işçi kitlesinin gerekli olduğunu bilmektedir. Hükümet bunları bilmesine karşın, işin esasını çözmek istemediği için sorunun etrafından dolaşmakta, bildiklerini bilmezden gelmeyi tercih edip, bizi kağıt üzerinde kalmaya mahkum önlemler ve kanun ertelemeleriyle oyalamayı politika yapmak olarak görmektedir.
KOVİD-19 NEDENİYLE ERTELEME BAHANESİ YAPILAN İŞYERLERİNDE ‘YENİ NORMAL’ DURUMLARI NEDİR?
Sakarya'daki Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasının ve patlamamış patlayıcıların imhası sırasında yaşanan patlamaların ardından bir patlama haberi de Zonguldak’tan geldi. Kovid-19 sonrası işsizlik tehdidi de kullanılarak kuralsız çalıştırma kural haline getirildi. Yeni normal denilen süreç işçiler açısından her açıdan güvensizleştirme olarak hayata geçiriliyor. İşyerlerinde çalışma koşulları çok daha kötüleşti. Aşırı çalıştırma olduğu bu tip dönemlerde iş cinayetleri de yükseliyor. Önlemlerin alınmaması ve denetimlerin yapılmaması durumunda iş cinayetindeki bu ivme önümüzdeki aylarda da sürebilir. Yani, yeni normalin bir sonucu olarak işi ölümleri ortaya çıkıyor.
ORTAK SAĞLIK GÜVENLİK BİRİMİ (OSGB) NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Hükümet işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinde maliyeti en aza düşürmek için yapılanları yeterli görmedi. Bu hizmetleri patronların paket olarak piyasadan satın alması için, bu hizmetleri verecek donanım ve personele sahip kuruluşlar olan OSGB’ler kuruldu. OSGB’ler kendi maliyetlerini en aza indirecek bir iş organizasyonu kurmakla işe başladılar. Çalıştırdıkları doktorlar dahil personele çift bordro uygulaması yapılması, işyeri hekimi sertifikası olmadan ucuza hekim çalıştırıp, imzaların ve kaşelerin işyeri hekimi sertifikası olan hekime attırılması uygulamaları başladı. İşyerine maliyet getirse de işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin en azından yasa ve yönetmeliklere uygun yapılmasını savunan, işini gerektiği gibi yapmaya çalışan iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri istenmeyen adam ilan edilip dışlandılar. Çalıştırılan personelin ücretlerinin ödenmemesi, bazı OSGB’lerde işyerine hiç uğranılmadan kağıt üzerinde işlem yapılması örnekleri arttı. OSGB’ler şimdiden kendileri başlı başına bir sorun olarak çalışma yaşamında varlıklarına devam ediyorlar.
SOMA’DA NE OLMUŞTU?
Soma’da 301 madenci yaşamını yitirmişti. Mahkeme 301 işçinin yaşamını yitirmesini, “Ülkemizi derinden yaralayan ve acıya boğan bu vahim olay” olarak nitelendirmiştir. Soma’da patron, üretimde çalışan işçilerin sağlığını korumak için yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülüklerin hiçbirini yerine getirmemişti. Üstelik yerine getirmediği yükümlülüklerini kağıt üzerinde yerine getirmiş gibi belge düzenlendi. Soma’da patron tarafından önlem olarak adlandırılan şeylerin ise yüzeysel, etkili olmayan, göz boyamaya dönük uygulama ve ekipmanlar olduğu yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporları ile kanıtlanmıştı.