İşçi sınıfının canı ve emeği için 1 Mayıs - Deniz İpek

1 Mayıs yaklaşırken işçi sağlığı ve iş güvenliğine dair olan sorunları derinleşen yoksulluk, esnek ve kuralsız çalışmanın yaygınlaşması, işten çıkarmalar, MESEM’le yaygınlaşan çocuk işçiliği koşulları belirledi. İşçiler hayat pahalılığı ve işten çıkarma tehdidi nedeniyle güvencesiz çalışma koşullarına mahkum ediliyor. İSİG Meclisinin açıkladığı verilere göre ocak ayında 161, şubat ayında 149, mart ayında 115… 2024 yılının ilk üç ayında en az 425 işçi hayatını kaybetti. İş cinayetlerinde 177 sanayi sektörü işçisi, 105 inşaat, yol sektörü işçisi, 38 tarım, orman sektörü işçisi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Gizlenen salgın meslek hastalıkları SGK’nin tespitine bırakıldığı için bunun kat kat fazlası işçi arkadaşımız da meslek hastalıklarında hayatını kaybediyor. 31 Mart yerel yönetim seçimleri sona erdi. Ancak belediyelerdeki iş cinayetleri gündem olmadı. Oysa en az 15 belediye (iştirak şirketleri ve belediyenin taşeron iş verdiği firmalarda) işçisi hayatını kaybetmişti. Pandemi ile birlikte kitleselleşen bir meslek olan moto kuryeler güvencesiz bir şekilde çalıştırılıyor. İş yetiştirme baskısının bir sonucu da iş cinayetleri. Üç ayda en az 14 moto kurye arkadaşımızı kaybettik, onlarca arkadaşımız yaralandı. Yine İSİG Meclisi verileri ile devam edersek son raporda en çok ölümün olduğu bölge İstanbul merkezli olmak üzere Çorlu-Gebze hattı. Gerek nüfus yoğunluğu gerek sanayi ve hizmet sektörünün merkezi olması ve güvencesiz çalıştırmanın bir sonucu bu. İzmir ise ölümlerde her ay ilk sıralarda. Sanayi, hizmet sektörü ve ek olarak Aliağa bölgesi ve yine tarımsal üretimin yoğunluğu göze çarpıyor. Bursa-Balıkesir havzası ise tarım, maden, sanayi ve lojistik ağlarının yoğun olduğu bir yer. Konya-Antalya civarı da tarım, sanayi, turizm ve bağlı inşaat ile lojistik ağlarının yoğunlaştığı bölgeler olarak öne çıkmaktadır. Bu yıl İSİG Meclisinin özel olarak dikkat çekmek istediği bölge ise Şanlıurfa ve Gaziantep havzası. Emek yoğun üretime dayalı olması; tarım, inşaat, tekstil, metal sanayinin ağırlığı ve çocuk, kadın, göçmen gibi korunmasız emeğin ucuz iş gücü olarak çalıştırılması sonucu ölümlerin yoğunlaştığı bir havza. 14 yaş ve altı 4 çocuk, 15-17 yaş aralığında 12 genç/çocuk ve 18-25 yaş aralığında 57 genç işçi hayatını kaybetti. Yani her yüz ölümün 17’si genç ve çocuk. Üç ayda 16 çocuk işçi hayatını kaybetti.

10 maddede işçi sağlığı ve iş güvenliği

1- Üretirken aynı zamanda yöneten işçinin, işçi sağlığı ve güvenliğine vereceği hassasiyet, sermaye denetiminden çok daha güçlü, yaratıcı ve etkin olur. İşçiler, kendi emek süreci üzerinde bizzat denetimi sağlayarak, can güvenliklerini, sağlıklarını, geleceklerini de kendi ellerine almalı.

2- Var olan mevzuat işçi sağlığı ve iş güvenliği kurullarının oluşturulmasına ve işçilerin kolektif temsiline izin vermiyor. İşçi sağlığını sağlamak, ağır yaralanmaları, meslek hastalıkları ve ölümleri engellemek; yasaların uygulanmasını denetlemesi ve yeni yasal güvenceleri kazanmaları için işçilerin örgütlenerek temsilcileri aracılığı ile iş yerlerinde bölüm bölüm komiteleşmeli.

3- Çalışma süreleri ile ilgili konulan kuralları izlemesi gereken başlıca denetim organlarından biri işçi örgütleri ve sendikalarıdır. Bugüne değin, genelde sendikaların, “Ücreti ödenmek koşuluyla” fazla mesailer konusunda bir eylem, bir tepki gösterdiği az olmuştur. Fazla mesai işçi için sağlık kurallarına ve yasalara aykırıdır. Son yıllarda ‘devam primi’ adı altında motivasyon görünümlü fakat işçiyi strese sokacak ve hastalık halinde bile işe gitmeye itecek bir madde var bu uygulamaya son verilmelidir.

4- İşçilerin sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için iş yerlerinde sendikanın yetkili uzmanları da periyodik kontroller gerçekleştirmeli mevzuatta sendikalara İSİG’le ilgili görev, yetki, sorumlulukları açık bir şeklide belirtilmelidir.

5- 6331 sayılı Yasa’nın işçi katılımını esas olarak doğrudan bireysel katılım formunda örgütlediği, işçi temsilciliği ya da işçi sağlığı güvenliği gibi kolektif temsil araçlarının mümkün olduğu ölçüde sınırlandırdığı ya da kolektif temsiliyetten kopardığı söylenebilir. Bu en açık şekilde iş sağlığı güvenliği kurullarında görünür hale geliyor. Diğer taraftan 6331 sayılı Yasa’da işçi temsilcilerinin görev ve yetkileri incelendiğinde; işçilerin sağlık ve güvenlik yönetimi uygulamasıyla ilgili bilgilerin pasif alıcıları konumuna, işçilerin İSİG ile ilgili özne olmaktan çıkarılıp bir nesne gibi “tehlikenin kaynağı” pozisyonuna itildiği görülüyor. İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili kanun ve yönetmelikler başta işçilerden başlanmak üzere, emek ve meslek örgütleri, sendikalar, üniversite ve uluslararası işçi örgütlerinin kolektif üretimi, katılımı, denetimi ile sil baştan yapılmalıdır.

6- Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi; işçinin sigortalı çalışması ve prime esas kazancı üzerinden kurgulandığı için işçileri “prime esas yaşamlara” mahkum ediyor. Sosyal güvenlik alanında son dönemde yaşanan hak kayıpları, işçi sağlığını daha da tehlikeye atmaya devam ediyor. İşçi sağlığı, ücret ve sosyal güvenlik bağlamıyla; işçi sağlığı ve hakları mücadelesi büyütülmeli.

7- Bugün işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ihlali veya aykırı olma ihtimali olan her durumda çalışmaktan kaçınma hakkı, özellikle Türkiye’de en zor ama en gerçekçi taleplerden birisi ve özellikle sendikalı olmayan iş yerlerinde işçilerin örgütlenmesinin pratik adımı olmalı. Aşırı, yoğun, fazla, taşeron ve her türlü esnek çalışmaya karşı güvenceli iş sağlanmalıdır.

8- İşçilerin beslenme, barınma olanakları, doğal çevrenin yaşanabilir olması, ücretsiz ulaşım işçilerin sağlığını ve güvenliğini doğrudan etkiler ve işçi sağlığı hakkıdır.

9- Çocuk, kadın, yaşlı ve göçmen emeği korunmalıdır.

10- Tüm iş kollarındaki TİS’ler o iş kolundaki İSİG’in yasama organı olmalıdır.

Evrensel