Marx’ta Eğitim ve Çocuk İşçiliği - Mustafa Arslan

Toplum kapitalist biçime evrilirken, çocuklar da eğitimden uzak, ucuz emek gücü olarak çalışma mekânlarına çekildiler. Rekabetçi ortamda, kapitalistin daha çok kâra ulaşma isteği ve sistemin yarattığı yoksullaşma bunu zorluyordu. Çalışma alanlarına akan çocuklar, fiziksel, sosyal ve psikolojik yıkımın en acımasızını yaşadılar. Geceli gündüzlü uzun saatler çalıştırıldılar. Ucuz emek gücü olarak, sermayenin değerlenmesinin aracına dönüştürüldüler. Çocukların çalıştırılmasındaki bu “tiksindirici” duruma karşın Marx, sanayinin gelişmesinde, gelecek kuşakların (çocuğun ve genel olarak ta bireyin); çok yönlü gelişimine olan katkısını görüyordu. Zira gelişen sanayide ortaya çıkan iş çeşitliliği ve işin kolay kılınması, bireyin çok yönlü gelişmesinin olanağını sunuyordu.

Marx’a göre iş çeşitliliği, işçinin yeteneklerini ortaya çıkararak, onun çok yönlü gelişmesinin bir aracı olacaktır. Kuşkusuz Marx, eski toplum biçimlerini çözen büyük sanayinin, emekçi üzerinde yarattığı yıkımın farkındaydı. Ne var ki gelişen sanayi, her işi yapabilmeye yatkın çok yönlü bireyin gelişmesinin olanaklarını da sunuyordu: “Büyük sanayi getirdiği felaketler aracılığıyla, üretimin temel yasası olarak, işin çeşitliliğinin kabul edilmesi zorunluluğunu ortaya koyarak; işçilerin, bu çeşitli işler için yatkın duruma gelmesini ve bu yeteneklerinin en geniş ölçüde gelişmesini sağlamıştır.” (1) Büyük sanayinin sunduğu bu olanak, çeşitli işlere yatkın ve üretimdeki bütün değişimlere hazır bir bireyi ortaya çıkaracaktır. Kapitalist sistem bunu, sanayinin gelişmesiyle birlikte adeta dayatmaktadır: “tam anlamıyla gelişmiş bir bireyi koymayı bir ölüm-kalım sorunu halinde zorlamaktadır”.

Bu anlayışla Marx, çocuk emeğini üretimden dışlamak yerine; çocuğun yaşı, işin güvenliği, çalışma zamanının düzenlenmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur. Çocuk çalışmasında, çocuk lehine düzenlemelerin; yasa ile garanti altına alınması ve çocuğun çalışmasının eğitimle birleştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Marx’a göre; çalışmayla eğitim, okulla iş arasındaki keskin ayrımın ortadan kaldırılması gerekir. Her çocuk, eğitimiyle birlikte; erken yaşta üretim içerisinde yer almalıdır. Kuşkusuz her yetişkin de, hem işte hem de eğitim alanlarında eğitimine devam etmelidir.

Marx, eğitimle işin birleştirilmesi düşüncesinde olan Robert Owen’e atıfta bulunarak, kendi eğitim anlayışını temellendirmiştir: “Robert Owen’in ayrıntılarıyla gösterdiği gibi gelecekteki eğitimin tohumu, fabrika sistemi içinde atılmış ve filizlenmeye başlamıştır; bu tür eğitimle belli bir yaşın üzerindeki her çocuk, üretici işi öğrenim ve jimnastikle bir arada yürütecek ve bu yalnızca üretimde etkinliğin artırılmasında bir yöntem olarak değil, tam anlamıyla gelişmiş bir insan yetiştirilmesinde tek yöntem olarak uygulanacaktır.” (2) Bu çerçevede gelişen sanayi, yarattığı olanaklarla bireyi, bir ömür aynı işe bağlayan bağlardan kurtaracak; bir ömür insanın, tek düze çalışmayla bıktırıcı bir şekilde tek işte çürütülmesine, yeteneklerinin köreltilmesine son verecektir. Zira sanayi, iş çeşitliliğini ortaya çıkararak, çok yönlü bireyin gelişmesinin olanağını sunmaktadır. İşte Marx, sanayinin gelişmesiyle birlikte; işi çeşitlendirmesindeki bu gerçekliğin içerisinde, üretimle ilişkilenmiş eğitim düşüncesini temellendirmektedir.

Marx, kapitalde İngiliz Fabrika Yasalarında çocukların çalıştırılabilmesi için, ilköğretim zorunluluğu getirmiş olmasını olumlu buluyor. Zira bu yasa, tüm olumsuzluklarına rağmen; çocuğun çalıştırılabilmesi için eğitimi şart koşuyordu: “Yasanın öğrenimle ilgili hükümleri bütünüyle saçma olmakla birlikte hiç değilse, ilköğrenimin, çocukların çalıştırılması için zorunlu koşul olduğunu bildiriyordu. Bu hükümlerin ilk başarısı, öğrenimle jimnastiğin el işiyle birleştirilebileceğini ve dolayısıyla el işinin öğrenim ve jimnastikle bir arada yürütülebileceğini ilk kez tanıtlamıştı.” (3) Öte yandan hem öğrenimi hem de çalışmayı birlikte sürdüren çocukların, bütün gününü okulda geçiren çocuklara göre, daha fazla şey öğreniyorlardı. Marx, fabrika denetmenlerinin okul müdürleriyle görüşmesinden aktarıyor: “Fabrika denetmenleri, okul müdürleriyle yaptıkları soruşturmalardan, çok geçmeden, fabrikadaki çocukların, düzenli gündüz okullarında okuyan çocukların ancak yarısı kadar öğrenim gördükleri halde, onlar kadar ve çoğu zaman daha fazla şey öğrendiklerini ortaya çıkarmıştır.”(4)

Marx, 1866’da, I. Enternasyonal’in (Uluslararası İşçiler Birliği’nin) ilk kongresine sunduğu “Geçici Genel Konsey Delegelerine Talimatlar- Çeşitli Sorunlar” başlıklı belgede, sanayinin çocukları, toplumsal üretime katma eğilimini “ilerici, sağlıklı ve meşru bir eğilim” olarak değerlendiriyor. “Modern sanayiin her iki cinsiyetten çocukları ve gençleri toplumsal üretim denen o büyük işe katma yolundaki eğilimini, sermayenin egemenliği altında, bu, tiksindirici bir biçimde çarpıtılmış olsa da, ilerici, sağlıklı ve meşru bir eğilim olarak görüyoruz.” Kuşkusuz sermaye, çocuk emeğini, kendi lehine sömürü aracı olarak; çalışma alanlarına çekiyor. Yoksulluğu yaratmakla, çocukları ailelerinin isteğiyle çalışmaya zorunlu kılıyor. Ne var ki, geleceğin gelişkin bireylerinin yetiştirilme nüveleri de gelişen sanayide bulunuyor. Bu nedenle de, çocuk emeğinin bütünüyle üretimden dışlanması düşüncesi uygun bir düşünce değildir.

Çocuk emeğinin, bütünüyle üretimden dışlanmasını uygun bulmayan Marx, Çocuk çalışmasının, çocuğun yaşına göre düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Sınırlamayı, erkek ve kız çocukları ayırt etmeksizin, üç yaş grubuna ayırıyor. Şöyle ki, “Birinci grup 9-13 yaş, ikincisi 13-15 yaş arasını, üçüncüsü de 16 ve 17 yaşlarını kapsar.” Bu yaş grubuna göre, çocukların çalıştırılmasını sınırlama önerisi ise şöyledir: “Birinci grubun herhangi bir atölyedeki ya da evdeki çalışmasının yasal olarak iki, ikinci grubunkinin dört, ve üçüncü grubunkinin de altı saatle sınırlandırılmasını öneriyoruz. ” Ayrıca “Üçüncü grup için, yemek ve dinlenme için, en az bir saatlik bir ara olmalıdır.” Çocuğun kısıtlanmış çalışmasının gerekliliğini düşünen Marx, çocukların gece işinde ve özellikle de, sağlığa zararlı işlerde çalıştırılmamaları gerektiğini belirtiyor: “ 9-17 (dahil) yaşlar arasındaki herkesin, gece işlerinde ve sağlığa zararlı işlerde çalıştırılmalarının yasa ile kesinlikle yasaklanması gerektiği açıktır.” Marx’ın düşündüğü, çocukların yaşına göre sınırlandırılmış bir çalışmadır. Bu sınırlama, devletin gücüyle dayatılan yasalarla gerçekleşecektir.

Kuşkusuz çocuğun sınırlandırılmış çalışması, eğitimle iç içe geçerek tamamlanmalıdır. Zira çocuklar, eğitimden uzak salt sömürü nesneleri olarak çalışma alanındalar. “İlkokul eğitiminin 9 yaşından önce başlaması istenilen bir şeydir; ama biz burada, yalnızca, toplum düzeninin işçiyi sermaye birikiminin salt bir aracı durumuna indirgeyen ve ana-babaları zorunluluk yüzünden köle-sahipleri, kendi çocuklarının satıcıları haline getiren eğilimlerine karşı en vazgeçilmez çareleri ele alıyoruz.” Marx çocukların üretime katılması düşüncesini, var olan düzenin işçiyi sermaye birikim aracına dönüştürdüğü, ailenin de bir zorunluluk gereği çocukları sermayeye satan bir köle tüccarına dönüştüğü koşullar üzerine oturtuyor. Bu koşullar, çocukların uzun saatler, okul yüzü görmeden bir eğitime tabi tutulmadan geceli gündüzlü acımasızca sömürüldüğü; zihinsel bedensel çöküşe sürüklendiği koşullardır. Bu koşullara, çare aradıklarını belirten Marx, Çocukların ve gençlerin “toplumsal sağduyuyu toplumsal zor” haline dönüştürerek “mevcut sistemin ezici etkilerinden kurtarılmaları” gerektiğini belirtmiştir. Bu durumda, toplumsal zora ve yasaların zorlayıcı etkisine ihtiyaç vardır. “Hiçbir ana-babanın ve işverenin genç emek kullanmasına, eğitimle birleştirilmiş olması dışında izin” verilmemesi gerektiğini belirtiyor. Burada vurgu, çalışmanın eğitimle birleştirilmesinedir. Zira eğitimle birleşmiş çalışma, çocuğun çok yönlü gelişmesinin aracı olacaktır. Marx’ın eğitim anlayışı ise, zihinsel ve bedensel eğitim, politeknik öğretimdir.

Gotha Programı eleştirisi olan Alman İşçi Partisi Programı’nın Kenar Notlar’ında Marx, Gotha Programı’nda ortaya koyulan; çocuk emeğinin yasaklanması düşüncesine karşı “Çocuk emeğinin genel yasaklanması, büyük sanayinin varlığıyla bağdaşmayan bir şeydir.” (6) diyerek, bir ölçüde, çocuk emeğini üretimden dışlaması talebinin uygulanmasının olanaklı olmadığını belirtmiş oluyor. Zira sanayideki gelişmeyle birlikte, kadın emeğini sanayiye çeken koşullar, çocuk emeğini de çekiyor. Bu durumda hiç değilse, programa çocukların çalıştırılmasında yaş sınırının koyulması gerektiğini belirten Marx, “eğer” diyor, çocuk emeğinin üretime katılmasını yasaklamak “mümkün olsaydı, bunun gerçekleşmesi gerici sonuçlar verirdi.” Zira çocukları koruyarak sınırlandırılmış, iş zamanı yaşa göre düzenlenmiş, üretici çalışmayla birleştirilmiş bir eğitim, var olan toplumun değişmesinde güçlü bir araç olacaktır.

Öyleyse Marx, eğitim anlayışını ve çocuğun çalışmasına bakışını; çocuğun eğitimden dışlanmış çalışması ve gelişen sanayinin yarattığı iş çeşitliliği, makineleşmeyle birlikte işi kolay kılan yapısı üzerinden ortaya koymuştur. Sanayinin gelişimi, çocuk emeğini üretim sürecine katma eğilimindedir. Eğitimle işin birliği, yalnızca üretimi artırmak değil ama çocuğun çok yönlü gelişmesine katkı olacaktır. İşte sanayinin ortaya koyduğu bu gelişmeyi Marx, kendi eğitim görüşünün başlangıcı olarak ele alarak; herkesin, topluma üreten olarak katılabilmesi için politeknik eğitimi öne sürmektedir. Zira politeknik eğitim, çocuğun bedensel, zihinsel gelişimini ayırmadan birlikteliğini esas alır. Çocuklar, zihinsel bedensel gelişim yanında; üretim süreçlerine bütün bilgisini alarak ve pratikte uygulayarak eğitilmelidir. Yapılacak işte kullanılacak bütün üretim araçlarını kullanarak; iş ile eğitimin birliği sağlanmalıdır. Ne var ki eğitimle işin birliği, kapitalizmde sadece bir “eğilim”dir.

Marx’a göre, sanayi gelişimiyle birlikte, çocuğun üretim sürecine katılması ve eğitimle işin birliği; kapitalist sistem içerisinde “eğilim” olarak işliyor. Bunu eğilim haline getiren nedenler, sermaye ilişkisinin ortaya koyduğu (kafa kol emeğinde ayrışma, ucuz emek gücü ihtiyacı, yoksullaştırma) karşı etmenlerdir. Kapitalizm varlığını koruduğu sürece, ne işçi sınıfının ne de küçük bireylerinin sistem içerisinde çok yönlü gelişimini, tam olarak sağlaması mümkün değildir. Kapitalist sistem, sanayinin gelişmesiyle birlikte, çok yönlü bireyin gelişimi için sadece bir olanak sunuyor. Ne var ki sermaye ilişkisi, ucuz emek gücü ihtiyacıyla ve yarattığı yoksullaşma eğilimiyle bunun engeli durumuna geliyor. Aynı durum, emek üretkenliğinin gelişmesiyle birlikte işgününü düşürme olanağının ortaya çıkışında da görünüyor. Üretimde kullanılan teknolojik gelişme, işgününü düşürme olanağı yarattığı halde; sermaye ilişkilenmesi, işgününü düşürmek bir yana daha da artırıyor. Teknoloji gelişmesindeki işçi lehine bu olanağı, kapitalist, emek gücü maliyetini düşürmek için işçi çıkararak kullanıyor. Benzer biçimde, çok yönlü bireyin ortaya çıkarılmasının olanağını sunan sanayideki gelişme, sermaye ilişkisiyle baltalanıyor. Çocuğun çok yönlü gelişiminin aracı olacak gelişmenin sunduğu olanak, kapitalistin çocukları salt sömürü aracına dönüştürmesiyle engelleniyor.

O halde bireylerin ve çocuğun tüm yönlü gelişiminin, tam olarak ortaya çıkabilmesi ve yaşam bulması için kapitalist toplumun aşılması gerekiyor. Zira sistem aşıldığında ancak, üretim, sömürü ilişkisinden kurtulmuş bireylerin çok yönlü gelişmelerini sağlayacak olan üretici bir çalışmaya dönüşecektir. Sömürü ilişkisiyle damgalanmış işçilik kavramı da, bütün bireylerin güçleri oranında katıldığı; üretici çalışmaya dönüşecektir. Çocuklar da bu üretici çalışmanın, birer parçası olacaktır.

Kaynakça
1. Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 498, 1. Baskı, Sol Yayınlar
2,3,4. Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 494, 1. Baskı, Sol Yayınları
5. Karl Marx, F.Engels, Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi, 1. Baskı, s.49, Sol Yayınları
6. Karl Marx, 1886, Geçici Genel Konsey Delegelerine Talimatlar- Çeşitli Sorunlar