İşçinin kopan kolu-Tufan Sertlek

Yanlış hatırlamıyorsam cezaevlerindeki devrimci-sosyalist tutuklu ve hükümlülere yönelik 2000 yılının Aralık ayında yapılan operasyonlardan birindeydi ya da o serinin devamındaydı. Cezaevinin duvarını yıkan dozer kepçesi içerdeki bir tutuklunun kolunu koparmış ve kopan kolu cezaevi yetkilileri çöpe atmıştı. Bu olay, faşizmin devrimcilere olan terörist şiddetini en iyi ifade eden görüntülerden biri olarak hafızalara kazındı.

Cezaevlerine yönelik saldırı süreci 12 Eylül’den sonra devrimcilerle devletin ilk kez bu kadar çıplak olarak karşı karşıya geldikleri bir süreci ifade ediyordu. Devletin sol düşünceye karşı tarihten gelen kini ve saldırganlığının bu kadar azgınca sergilenmesi her şeye rağmen şaşırtıcıydı.

Peki, faşizm bir devrimcinin kolunu kopartır ve sonra çöpe atar. Bunu anladık. Siyasal bir çatışmadır ve herkes sonuçlarına katlanmalıdır. Hukuk vs. zaten laf salatasından ibarettir.

Peki göçmen bir fırın işçisi kaçak olarak çalıştırıldığı fırında kolunu makineye kaptırırsa ne olur? Patron o işçiyi apar topar arabasına atmış ve hastane yolunun üzerinde bir yere bırakmış olabilirler mi? Peki ya kopan kolu nerededir bu işçinin? Kolu işyerinin yakınındaki bir çöplüktedir. Savunma hazırdır: “Kol çok kötü durumdaydı, torbaya koyup çöpe attık.”

O kol ki; işçinin her şeyidir. İşçiye ücret patrona kar kazandıran esas odur, onun gücüdür. Ama artık işe yaramaz bir et ve kemik parçasıdır… At çöpe gitsin. Tabiî ki bir de tehdit eksik olmaz bu gibi durumlarda. Mutlaka kolu kopartılan devrimciye de bir sürü tehdit savurmuşlardır, “Sakın şikayetçi olma, bundan beter yaparız” falan diye… Patron ne demiş peki işçiye: “Sana bir şey soran olursa kaza geçirdiğini söyle, işyeriyle ilgili bir şeyden bahsetme.” Ne pahasına bunu istemiştir patron… Muhtemelen birkaç kuruş para verecektir bir de hastane masrafları vs. “Yoksa bunları da ödemem ona göre ha… “ demeyi ihmal etmemiştir. Tıpkı Tuzla’da ölen işçilerin yakınlarına söyledikleri gibi…

Bir fırın işçisinin iş kazası sonucu kolu kopunca işçiyi yol ortasına bırakıp gitmek, kopan kolu ise çöpe atmak… Bu rezalet nereye yakışır? Türkiye’ye çok yakışır mesela. Pakistan veya Mısır deyince hiç şaşırılmaz… Ama bir Avrupa Birliği ülkesine yakışır mı? Asla… Orası da kapitalisttir ama orada her şey kurallıdır… Sigortasız işçi çalıştırmak ne mümkün! Hem de kaçak göçmen işçi… Mümkün değil!

Yukarıdaki yazıya konu olan haberi 11 Haziran tarihli www.milliyet.com.tr sitesinde okudum. Kolu kopan işçinin adı, Franns Rilles. Bolivya vatandaşı. Kolunun koptuğu fırının bulunduğu şehir: Valencia, ülkesi: İspanya. Rilles, işyerinin ruhsatsız çalıştığı ve kendisinin de kaçak göçmen olarak, günde 12 saat çalıştırıldığını söylemiş ifadesinde.

29 Haziran 2009 / Sendika.Org