Dünyanın en riskli ülkelerinden biri: Türkiye’de çalışmak ve sendikalı olmak - Murat Çakır, Balım İdil Deniz, Seyit Aslan, Kıvanç Eliaçık ve Özkan Atar ile söyleşi

2024 yılında iş kazalarında ölenlerin sadece yüzde 1,48’i sendika üyesiydi. Sendikasızlık işçileri tamamen savunmasız bir hale getiriyor.

Murat Çakır, Türkiye'de tanık olduğu ve kayıt altına aldığı onca iş cinayeti arasında Ahmet Yıldız adlı gencin ölümünü unutamıyor. Hâlâ cep telefonunda bulunan fotoğraflarına hüzünle bakıyor. Ahmet, Adana'da okul masraflarını karşılamak için haftada yaklaşık 50 avroya çalıştığı fabrikada pres makinesinin altında kalarak öldüğünde henüz 13 yaşındaydı. Durumun ciddiyetine rağmen, işveren onu hastaneye götürdüğünde bunun bir trafik kazası olduğunu söyleyerek olayı örtbas etmeye çalıştı.

Durumun ağırlığı ve yalanlarına rağmen fabrika sahibi Ali Koç, adam öldürme suçundan aldığı ilk beş yıllık cezanın sadece üç ayını yattı ve mahkeme bu cezayı 24 aylık taksitler halinde ödenmek üzere 30 bin 040 Türk Lirası (o tarihte yaklaşık 790 Avro - 2013) para cezasına çevirdi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) koordinatörü ve gönüllüsü Çakır, Equal Times'a İstanbul'daki bir toplantı sırasında Ahmet'in ailesinin medyaya konuşamadığını, çünkü işadamının sessiz kalmaları karşılığında kendilerine bir miktar para teklif ettiğini söyledi. Çakır'a göre bunlar basit iş kazaları değil ve “iş cinayetleri” olarak sınıflandırılmalı. “Uygun güvenlik önlemleri alınmış olsaydı bu ölümler asla gerçekleşmezdi. İşveren hatalıdır” diye ısrar ediyor.

ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARINDA LİDER
Türkiye, Avrupa ve dünyadaki en yüksek iş kazası sonucu ölüm oranlarından birine sahip. İSİG'in son verilerine göre, 2024 yılının ilk dokuz ayında en az 1.371 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Bu rakam 2023 yılında 1.932 idi. Karşılaştırma yapmak gerekirse, en son Eurostat verilerine göre AB genelinde bir yılda kaydedilen toplam ölümlü iş kazası sayısı 3.347'dir.

İnşaat, tarım ve hizmetler gibi sektörler en fazla ölümle sonuçlanan sektörler olarak listenin başında yer almaktadır. Yüksekten düşmelerin en yaygın kazalar arasında yer aldığı inşaat sektörü en ölümcül sektör olmaya devam ederken, tarım sektörü de en korumasız sektörlerden biri olmaya ve en savunmasız işçilere sahip olmaya devam etmektedir.

Türkiye'deki işverenler genellikle işçilerin güvenliği pahasına maliyetleri düşürmektedir. Koruyucu ekipman eksikliği ve kötü çalışma koşulları, endişe verici sayıdaki ölümlere doğrudan katkıda bulunuyor. Avukat ve İSİG gönüllüsü Balım İdil Deniz, “işçilerin baret ya da emniyet kemeri takmaları halinde, işverenin istediği hızda hareket edemediklerini, bunun da işleri ya da güvenlikleri arasında bir seçim yapmak zorunda bıraktığını” belirtiyor.

“Bunlar sadece istatistik değil, bunlar işe giden ve bir daha geri dönmeyen insanlar, babalar, anneler ve çocuklar. Türkiye'deki çalışma sistemi onları değiştirilebilir olarak görüyor, ancak aileleri için bu ölümler her şeyi yok ediyor. Bu bir cinayettir ve birilerinin bundan sorumlu tutulması gerekir” diyor Çakır. İSİG Koordinatörü ayrıca, Türkiye'de faaliyet gösteren Batılı şirketleri, kârlarını işçilerin güvenliğinin önüne koydukları ve bu alandaki maliyetleri düşürdükleri için suçluyor. “Batılı şirketler Türkiye'ye işin kalitesi için değil, daha az güvenlik düzenlemesi ve daha düşük ücretlerle işçileri sömürebildikleri için yatırım yapıyorlar” diyor.

İnşaat ve tarım gibi kilit sektörlerdeki ölümcül kazalar halihazırda tüm iş kazalarında meydana gelen ölümlerin neredeyse yüzde 50'sini oluşturuyor. ISIG'e göre bu artış kısmen, gerekli güvenlik korumalarını sağlamayan geçici ve düşük ücretli işlerdeki artıştan kaynaklanmaktadır.

Bu durumda Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu'nun (ITUC) 2024 Küresel Haklar Endeksi'nde Türkiye'nin işçiler açısından en kötü 10 ülkeden biri olarak gösterilmesi şaşırtıcı değildir. İşçi haklarına saygının küresel ölçekte değerlendirildiği endekste Türkiye, sendikalara yönelik baskılar, kötü çalışma koşulları, etkin devlet denetimlerinin yokluğu ve yüksek iş kazası ölüm oranlarına zemin hazırlayan diğer benzer sorunlar nedeniyle bu kadar alt sıralarda yer alıyor.

ITUC Küresel Haklar Endeksi ayrıca, Türkiye'nin grev ve toplu sözleşme hakkını korumakta defalarca başarısız olduğunu ve işçi haklarını sürekli olarak ihlal ettiğini bildirmektedir. Bu veriler, Uluslararası Af Örgütü tarafından rapor edildiği üzere, sendikaların yetkilendirilmesi için yüksek üyelik barajları ve karmaşık bürokratik prosedürlerin uygulanmasından, bir sendikaya üye oldukları için işçilerin işten çıkarılmasına ve hatta sendikacıların “terörizm” suçlamasıyla tutuklanmasına kadar yoğun ve sistematik baskılarla karşı karşıya kalan İSİG ve DİSK ve KESK gibi sendika konfederasyonları tarafından da doğrulanmaktadır.

DİSK-AR'a göre işçilerin yüzde 5'inden azının sendikalı olduğu inşaat sektörü, 2023 yılında yüzde 7,8'lik bir artışla (552'ye) ve Ocak-Haziran 2024 döneminde 227 ölümle en fazla iş cinayetinin kaydedildiği sektördür; bu da sektördeki büyümenin işçilerin güvenliği pahasına gerçekleştiğini göstermektedir. Ayrıca, Hatay ve Kahramanmaraş gibi depremden etkilenen bölgelerde ölümlü iş kazalarında belirgin bir artış yaşanması, insanların depremden sonra da tehlikeli koşullar altında çalışmaya devam ettiğini göstermektedir. Bir başka gösterge de güvenlik denetimlerinin yetersizliği. 2023 yılında işyerlerinin yalnızca yüzde 0,4'ü denetlendi.

DİSK/Gıda-İş Sendikası Başkanı Seyit Aslan, tarımdaki yüksek ölüm oranlarının ardında yatan nedenlerin altını çiziyor: çiftçilerin çoğu kayıt dışı istihdam ediliyor, sendikal temsiliyetleri ya da temel işçi hakları yok, çalışma koşulları son derece güvencesiz ve kendilerini kontrol eden, sendikalaşmayı aktif olarak engelleyen, haklarını baskı altına alan ve genellikle ücretlerini kesen ustabaşıların ya da dayıbaşıların baskısı altında çalışıyorlar.

∗∗∗

SENDİKANIN TUTUMU
Türkiye'deki iş güvenliği krizi, aralarında metal işçileri sendikası ve DİSK'in de bulunduğu birçok sendikayı harekete geçirdi. Birleşik Metal-İş Sendikası Başkanı Özkan Atar, kendi sektörlerinin en yüksek kaza oranlarından birine sahip olduğuna dikkat çekiyor. Atar, “Örgütlü olduğumuz fabrikalarda yıllık denetimler yapıyoruz ve bir risk varsa iş durdurma eylemleri gerçekleştiriyoruz” diyor. Ancak sendikasız ortamlarda işçiler korumasız ve daha iyi güvenlik koşulları istediklerinde işten çıkarılabiliyorlar.

Atar'a göre sorun, düşük sendika üyeliği ve yüksek kayıt dışı çalışma oranları arasında, “işçilerin yüzde 90'ının sendikal güvenceden faydalanamaması”.

DİSK son basın açıklamasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partisi AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 30.400'den fazla işçinin hayatını kaybettiğini belirtiyor.

Örgüt, düzenli denetimlerin yapılmamasının ve iş güvenliği yerine ticari çıkarlara öncelik verilmesinin krizi daha da kötüleştirdiğine dikkat çekiyor. Ayrıca, Türkiye'nin ILO gibi uluslararası sözleşmeleri onaylamış olmasına rağmen, bunların uygulanmasının zayıf olduğunu bildirmektedirler.

DİSK ve metal işçileri sendikası hükümetin eylemsizliğini şiddetle eleştiriyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile temasa geçerek bu konu ve iş cinayetlerine karşı alınabilecek önlemler hakkında yorum yapması istendi ancak bu makale baskıya girdiğinde henüz bir yanıt alınamadı.

Bu sessizlik, sendikaların ülke çapında grevler ve protestolar yoluyla dile getirdiği acil durum hissiyle tezat oluşturmaktadır.

İŞE BAĞLI ÖLÜMLERİN AZALTILMASI İÇİN ÖNERİLER
Murat Çakır ve Balım İdil Deniz'e göre Türkiye'de iş kazalarına bağlı ölümleri azaltmanın yolu sadece yeni yasalar çıkarmak değil, uygulamada da önemli eksiklikler var.

Sendikacılar tarafından öne sürülen öneriler arasında sendikalaşma ve örgütlenmenin artırılması da yer alıyor. 2024 yılında iş kazalarında ölen işçilerin sadece yüzde 1,48'i bir sendikaya üyeydi, bu da çalışanların büyük çoğunluğunu tamamen savunmasız bir konumda bırakıyor.

Deniz, “Etkili sendikalaşmanın güvenlik ve çalışma koşullarını iyileştirmenin anahtarı” olduğuna dikkat çekiyor. Ancak Türkiye'de sendikalara yönelik düşmanlık büyük bir engel teşkil ediyor.

DİSK'ten Kıvanç Eliaçık ise “Sendikalaşma hayat kurtarır: sendikalaşma olmadan işyerleri ölümcül kazaları önleyen denetimden yoksun kalır. Sendikalı işyerleri daha güvenlidir, özellikle inşaat ve tarım gibi yüksek riskli sektörlerde daha az kaza olur ve daha az insan ölür” diyor.

Bir diğer kilit mesele ise şeffaflık. Deniz, “hükümet gerçek ve eksiksiz işgücü istatistikleri yayınlarsa, sorunun büyüklüğünü görebilir ve buna göre hareket edebiliriz” diye ısrar ediyor. Halihazırda doğru ve erişilebilir veri eksikliği, çalışanları korumak için etkili kamu politikaları tasarlamayı zorlaştırıyor.

Son olarak, her ikisi de hükümetin tüm sektörlerde düzenli ve sıkı denetimler getirmesi ve güvenlik düzenlemelerine uymayan işverenlere çok daha sert yaptırımlar uygulaması gerektiğini vurguluyor. “Çözümlerden biri, işverenlere düzenli olarak denetlenen güvenlik planlarını uygulama zorunluluğu getirmek olabilir. Bu aynı zamanda işçi hakları konusundaki zihniyetin de değişmesi anlamına geliyor,” diyor Çakır.

Birleşmiş Milletler'e göre, her yıl tahminen 2.78 milyon işçi iş kazaları veya meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor.

∗∗∗

KAYBOLAN VERİLER
Balım İdil Deniz’e göre, Türkiye’deki iş cinayetleri krizi birçok faktörün bir araya gelmesinden kaynaklanıyor ve yeterli istatistiki kayıtların olmaması önemli bir sorun. Deniz, “Devlet, özellikle tarım, inşaat ve taşımacılık sektörlerinde çalışan pek çok işçinin kaydına sahip değil” diyor. Resmi rakamlar tarım sektöründe sadece 200.000 işçiden bahsediyor, ancak İSİG gerçek sayının 2 milyona yakın olduğunu tahmin ediyor.

Bir diğer önemli faktör de göçmenlerin ve serbest meslek sahiplerinin eksik bildirilmesidir. Bu yılın ilk yarısında 19’u Suriyeli, 6’sı Afgan ve 3’ü İranlı olmak üzere 33 göçmen iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. Ayrıca, resmi veriler iş kazalarında ölenlere ilişkin istatistiklere serbest meslek sahiplerini dahil etmemektedir. Bu iki grup için kayıtlar olsaydı, yaralanma ve ölümlere ilişkin resmi rakamlar daha da yüksek olurdu.

Bu eksik raporlama, genellikle son derece güvencesiz koşullarda ve uygun koruyucu ekipmana erişimi olmadan çalışan en savunmasız kişilerin çoğu için geçerlidir.

Murat Çakır’a göre, iş kazalarında ölenlerin çoğu belgesiz göçmenlerdir. UNHCR rakamlarına göre Türkiye, çoğunluğu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 3,5 milyon göçmene ev sahipliği yapıyor ve bu rakam yaklaşık 85 milyonluk nüfusunun yüzde 4’üne tekabül ediyor.

Türkiye’de hala yıkıcı boyutlarda olan çocuk işçiliği sorunu da soruna tuz biber ekiyor. Çakır, “Her yıl iş kazalarında 60 ila 70 çocuğun öldüğünü kaydediyoruz, oysa resmi istatistikler sadece 3 veya 4 çocuktan bahsediyor” diyor. Bu çocukların çoğu tarım sektöründe, İSİG’in Ankara hükümetinin çocuklara mesleki eğitim vermek üzere kurduğu MESEM programı kapsamında mesleki eğitim kılıfına büründürülmüş sömürü olarak eleştirdiği koşullarda çalışıyor. İSİG’e göre MESEM, çocukları gereksiz risklere maruz bırakan ucuz işgücü istihdamı programıdır.

Çeviren: BirGün Çeviri Kolektifi

Marga Zambrana / Equal Times