Maden patronları bir işçinin daha katili oldu! Silikozis hastası Maden İşçisi Ahmet Toygar geçtiğimiz günlerde Aydın Devlet Hastanesinde yaşamını yitirdi. 50 yaşında hayatını kaybeden Toygar, geride iki küçük çocuk ve acılı bir eş bıraktı.
Verimli Aydın Ovası’nın ortasında yükselen Madran ve Gökbel Dağları zeytin, incir, fıstık çamı ve türlü türlü meyve-sebze ile bin yıllardır bölgenin yaşam kaynağı olmuş. Yörenin su depoları olan bu iki dağdan Türkiye’nin en lezzetli içme suları da kaynıyor.
Madran ve Gökbel Dağları son yıllarda ise sık sık dağları delik deşik ederek yapılan kuvars-feldspat madenciliği ile gündeme geliyor. Tuvalet taşı, banyo fayansı, seramik ham maddesi gibi işlerde kullanılmak üzere dağların birçok yerinde açılan taş ocaklarından çıkarılan cevherler kamyonlarla bu taşların öğütülüp torbalandığı maden işletmelerine taşınmakta. Bu işletmelerde kırıcılarda kırılan kayalar, değirmenlerde öğütülüp torbalanıyorlar. İçi kuvars ve feldspat cevheri ile dolu bu torbaların büyük kısmı İzmir Limanına taşınıp buradan da yurt dışına satılıyor.
Eczacıbaşı Holding, Kaltun, Eysim, Camiş, Akfeld gibi Türkiye’nin en büyük sermaye gruplarının yanı sıra Sibelco gibi yabancı ortaklı şirketlerin de bu işi yapan fabrikaları var Çine ve çevresinde.
Hastalığı önlemek mümkün
Bu işletmelerin hemen hepsinde kuvars ve feldspat madenleri kırma, eleme ve torbalama işlemleri göz gözü görmez tozlu iş yeri koşullarında yapılıyor. Binlerce işçinin çalıştığı bu işletmelerde işçileri bekleyen çok sinsi bir hastalık işte bu tozların arasında gizleniyor: Silikozis.
Bu madenlerin yapısında bulunan silika adı verilen maddenin uzun süre solunmasından oluşan silikozis, dünyadaki en önemli meslek hastalıklarından birisi olarak biliniyor. Çünkü slikozise yakalanan işçinin sağlığı bir daha asla eskisi gibi olmuyor ve hastalık tedavi edilemiyor.
Çine ve çevresindeki maden işletmelerinde, işçileri bu tozlu ortamlarda çalıştırmamak, onların silikozis hastalığına yakalanmasını önlemek elbette ki mümkün. Kapalı iş yeri ortamlarının yeteri kadar havalandırılması, işçilerin uygun koşulları sağlayan maskelerle çalıştırılması silikozisi önlemenin en önemli yolları arasında. Ancak maden patronları önemli bir maliyet kalemi olarak gördükleri bu önlemleri yıllardır göz ardı ediyorlar.
İşçi başına yapılacak birkaç bin liralık masrafla alınacak maskeler, iş yerinde işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerine tam olarak uyulması işletme patronu için ek maliyet, işçiler için ise yaşam ile ölüm arasındaki bir çizgi adeta.
Ölümler silikozis olarak kayıtlara geçmiyor
Maden patronlarının maliyetleri yüksek diye almadığı bu önlemler nedeniyle Çine’de bugüne kadar yüzlerce, belki binlerce işçi silikozise yakalandı. Bu işçiler akciğer filmlerinde görülen lekelerden sonra meslek hastası oldukları kendilerine söylenmeden işten çıkarılıyor, kaderleri ile baş başa bırakılıyorlar. Tedavisi olmayan bir hastalık olduğu için işçiler bir daha asla eski sağlıklarına kavuşamıyor ve eğer bulabilecek kadar şanslı iseler başka bir işte de tam randımanlı olarak çalışamıyorlar.
Silikosiz hastası bu işçilerden günümüze kadar yüzlercesi öldü. Hâlâ ölümü bekleyen onlarca maden işçisi var Çine ve köylerinde. Bu işçilerin ölüm nedenleri meslek hastalığı, silikozis olarak kayıtlara geçmiyor. Silikozisten yaşamını yitiren bu işçiler başka bir hastalık nedeniyle ölmüş gibi kayıt altına alınıyor. Zaten, Türkiye’de meslek hastalığı ile yaşamını yitirdiği kayıt alınan işçi sayısı yıllar içinde bir elin parmaklarını geçmeyecek rakamlarla ifade ediliyor.
Bu işçilerden biri de Ahmet Toygar
Geçtiğimiz günlerde Aydın Devlet Hastanesinde yaşamını yitiren Çine’nin Karakollar köyünden Ahmet Toygar da bu işçilerden birisi. 2020 yılında, Çine Eğitim Sen Temsilciliğinde Çine Yaşam Platformu tarafından silikosiz hastası işçiler ve aileleri ile yapılan bir toplantı sırasında tanışıp, bir söyleşi yaptığım Toygar bu söyleşiden 4.5 yıl sonra yaşamını yitirdi.
Toygar’la yaptığım söyleşi onun öksürük nöbetleri ile sık sık kesildiği için söyleşiye “Öksürüklü söyleşi”* başlığını koymuştum. Eşi ve iki küçük kızı ile toplantıya katılan Toygar, hastalığa yakalanmasının öyküsünü ve yaşadığı sorunları anlatmıştı.
1975 yılında Çine’nin Karakollar köyünde doğan Toygar, 10 yıl Çine’deki Kaltun Maden İşletmesinde çeşitli işlerde çalışmış. On yıllık çalışmanın ardından işletmeye 6 aylık periyodik kontrol için gelen bir iş yeri hekiminin “Bu işten çıkın, başka bir işe bakın” sözleri sonrası 2004 yılının mart ayında istifa ederek işten ayrılmış. Toygar, silikozis hastası olduğunu maden işletmesinden çıktıktan yıllar sonra tesadüf eseri öğrendiğini söyleşimizde şu sözlerle anlatmıştı:
“Kaltun’da çalışırken öksürükler başlamıştı zaten. Doktorun bu işletmede durmayın sözlerinden sonra Kaltun’dan çıkıp 2005 yılında Bodrum’da turizm sektöründe çalıştım. Orada da böyle öksürükler olunca İzmir’e gittim. İzmir’de muayenem sonucunda ‘Ciğerlerde leke var’ denildi. 2009-2013 yılında Çine’de bir fırında başladım çalışmaya. Öksürük burada da devam ediyordu. Ekmek dağıtırken bazı marketler benden ekmek almak istemediler, öksürüyorum diye. Patrona bunu söyledim, ‘Benden ekmek almak istemiyorlar’ dedim. Patron beni verem taramaya gönderdi. Burada ‘Ciğerde leke var yapacak bir şeyimiz yok’ dediler. Aydın Göğüs Hastalıkları Hastanesine gönderdiler. ‘Nerede kömürde mi madende mi çalıştınız?’ deyince, ben de ‘Kaltun’da madende 10 yıl çalıştım’ dedim. Beni Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesine gönderdiler. Ankara’ya gittiğimde madende çalışmamdan kaynaklı ciğerde yara oluşmuş’ diyerek silikozis tanısı koydular.”
Engelli maaşı zar zor bağlandı
Ahmet Toygar’a adli tıp kurumundan 2016 yılında ‘silikozis’ tanısı ile yüzde 69 engel oranında meslek hastalığı raporu verilmiş. Toygar, Aydın Devlet Hastanesi Engelli Sağlık Kurulundan aldığı yüzde 83 oranında engelli raporuna rağmen malulen emekli edilmemiş. Ankara Meslek Hastalığı Hastanesindeki doktorların “Malulen emekliliğini iste” telkinleri sonrası gittiği SGK’de kendisine “Seni emekli etmeyelim ama vergi indiriminden yararlandıralım” diyerek vergi indirimi yapılmış. Toygar’ın girişimleri sonrasında da engelli maaşı bağlanmış. Biz söyleşi yaptığımız tarihte asgari ücret 2 bin 324 lira iken Ahmet Toygar’a 2 bin lira civarında bir engelli maaşı ödeniyordu.
Söyleşimiz boyunca sürekli öksüren ve elindeki hava spreyini sık sık kullanan Toygar “Hava kullanmadığımda rahat edemiyorum. Yine de elime geçen para yetmediği için geçici işlerde çalışıyorum” diyordu. 65-70 kilodan 50 kiloya kadar düştüğünü söyleyen Toygar, bir süre önce gittiği doktorun kendisine “Bir süre sonra oksijen tüpüne bağlı yaşamak zorunda kalacaksın” dediğini söylemişti.
Silikozisin yanı sıra 8 ay kadar önce prostat kanseri teşhisi de konan Toygar, yatarak tedavi gördüğü Aydın Devlet Hastanesinde 21 mayıs 2025 tarihinde yaşamını yitirdi. Toygar’ın cenazesi aynı gün Çine’nin Karakollar köyünde toprağa verildi.
Bu düzeni değiştirmeli
Ahmet Toygar, maden patronlarının şu ana kadar işlediği son işçi cinayeti, ancak devamı gelecek maalesef! Çünkü Çine ve çevresindeki köylerde silikozis hastası onlarca işçi, çok zor koşullarda yaşama savaşı veriyorlar. Hâlâ maden işletmelerinde, sağlıksız çalışma koşulları altında binlerce işçi silikozis hastalığına yakalanma riski altında çalışıyorlar. Onlar da geleceğin silikozis hastası adayları. Bu işçiler de ciğerleri tozu kaptığında kapı önüne konacaklar. Büyük çoğunluğu ciğerlerinin hasta olduğunu işten çıkarıldıktan sonra başlayan sağlık sorunları ya da yeni bir işe girmek için almaya çalıştıkları raporlarda öğrenecekler. Yine bu işçilerin büyük çoğunluğu meslek hastası olarak kayda geçirilmeyecek. Genç sayılabilecek yaşlarda öldüklerinde de ölüm nedeni olarak başka bir hastalık yazacak!..
Maden patronları kârlarına kâr katarken maden işletmelerinin değirmenlerinde taşların yanı sıra işçilerin hayatını da öğütecekler. Bu işletmeleri denetlemesi, gereken önlemlerin alınmasını sağlaması, her yurttaşının sağlıklı bir ortamda çalışmasının koşullarını gözetmesi gereken devlet ise işçilerin hasta edilmesine, öldürülmelerine göz yumacak. İşçilerin ve ailelerinin hakkını aramak yerine katillerinin sırtını sıvazlayacak!
Bu düzen değiştirilmediği sürece o değirmenlerde daha çok işçi hayatı öğütülecek!..