Kapitalist üretme biçimi, sermayenin emek üzerindeki egemenliğine dayalı sömürü ilişkisidir. Bu ilişkide hem kapitalist hem de işçi, üretime kendi çıkarlarının dayattığı zorunlulukla katılırlar. İşçinin üretime katılmaktaki amacı, yaşamını koruyup sürdüreceği bir ücrete ulaşmakken; kapitalistin amacı, kendi kapitalist varlığını korumak ve sermayesinin devamlılığını sağlamaktır. Bu ilişkide işçi, kapitalistin sermayesinin korunup geliştirilmesine ilgisizken; kapitalistte, işçinin yaşamını koruyup sürdürmesine karşı ilgisizdir. İşçinin üretimdeki muradı ücret, kapitalistin ise sermayesinin devamlılığını sağlayacak olan kârdır.
Sermayenin devamlılığının sağlanması büyümesine, büyüyebilmesi de kâra ulaşmasına bağlıdır. Aksi durum, sermayenin hareketsiz kalmasıdır. Hareketsiz kalmasıysa, sermayenin ölümüdür. O halde kâra ulaşmak, sermaye için yaşamsal öneme sahiptir. Kapitalist, bu gerçekliğin bilincinde olsun ya da olmasın; sermayenin büyüme ihtiyacı olan kâra ulaşmayı kendi yaşamının amacı sayar. Çünkü sermayenin varlığı, kapitalistin varlığıdır ve kapitalist olarak o, sermayenin bir görünümüdür. Marx’ın kapitalde belirttiği gibi “kapitalist olarak o, ancak kişileşmiş sermayedir. Onun ruhu sermayenin ruhudur.”(1) Onun hareketine yön veren şey, sermayenin isteğidir; onun aklı, sermayenin aklıdır. Bu akılda, sermayeyi besleyip büyüten kâr vardır. Sadece kâr da değil, daha çok kâr vardır.
Kapitalist kuşkusuz ki, daha fazla kâra ulaşabilmek için çeşitli yol ve yöntemleri kullanır. Emek üretkenliğini artırma, ücretleri düşürme, emek yoğunluğunu artırma ve işgününü uzatma gibi yollarla sömürü oranını artırmaya çalışır. Emek üretkenliğini artırma, ek kâra ulaşmanın bir yoludur ve bu yol, üretimde teknolojinin geliştirilmesiyle sağlanır. Daha yetkin teknolojili üretim araçlarıyla, aynı ürünü aynı zamanda daha fazla üreterek, daha fazla kullanım değerine ulaşmak demektir. Ürünün değerini daha fazla ürüne dağıtan bu üretkenlik, kapitaliste, pazarda metaını satarken rekabet gücü verir. Metaını daha ucuza ürettiği için pazarda daha ucuza satma olanağı; başka bir deyişle, kendi üretim fiyatının üzerinde ama ortalama pazar fiyatının altında satarak artı kâra ulaşma olanağıdır bu.
Kuşkusuz bütün sermaye sahipleri, üretimde gelişmiş teknolojiyi kullanarak, rakipleri gibi rekabet gücü kazanıp ek kâra ulaşmak ister. Ne var ki bu o kadar kolay değildir. Zira her sermayenin boyutu, birikimi; yeni teknoloji kullanımına olanak vermez. Bu durumda, rekabetçi ortamın etkisiyle kârlılıkları ortalama kâra dahi ulaşamaz. Böyle bir durum, düşük ölçekli üretim yapan kapitalistin sermayesini yok oluşla karşı karşıya getirebilir. Emek yoğun üretim yapılan bu alanlarda kapitalist, genellikle sermayesinin maliyet unsurlarına yönelir. Maliyet unsurlarından tasarruf ederek, başka bir deyişle maliyetini olabildiğince düşürerek; ek kâra ulaşamasa da pazarda kâr kapma olanağını elde etmeye çalışır. Burada ileri teknolojiyi kullananların, maliyet unsurlarından tasarrufa yönelmediği sonucu çıkarılmamalı. Zira bir bütün olarak kapitalist üretme biçimi, üretici güçlerin gelişimini zorunlu kılarken; aynı zamanda, üretim araçlarından tasarrufu da olanaklı kılar. Ne var ki ileri teknolojiyi kullanmayan, emek yoğun üretim yapan kapitalistler için maliyet unsurlarından tasarruf, kâra ulaşmasında en işlevsel yoldur.
Kapitalistin maliyet unsurları; ücretler, üretim araçları ve üretim araçlarının bir unsuru olan iş güvenliği önlemleridir. Ücretlerde indirime gitmek o kadar da kolay değildir. Zira ücret mücadelesi çoğu halde buna izin vermez. Üretim araçları ve iş güvenliği önlemlerinden tasarruf, kapitalistin en kolay başvuracağı yoldur. Biz zaten burada, kapitalistin değişmeyen sermayesi olan üretim araçları ve iş güvenliği önlemlerinden yapılan tasarrufla ilgiliyiz. Çünkü üretim araçlarından ve iş güvenliği önleminden yapılan tasarruflar, yaşamının büyük bölümünü üretim alanında geçiren işçilerin; çalışma yaşamı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Bu etkiyi dünyada ve toplumumuzda; işçi yaşamı ve işçi sağlığına ilişkin çeşitli raporlarda, istatistiklerde görüyoruz. Dünyada İLO tahminlerine göre 3 milyon işçi, iş kazaları ve meslek hastalıklarında yaşamını kaybediyor. Toplumumuzda iş kazalarıyla yaşamını kaybeden işçilerin günlük, aylık, yıllık verilerini İSİG Meclisi verilerinde görüyoruz. İSİG Meclisi verilerine göre ocak ayında 177 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. 2024 yılında ise en az 1897 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. Kapitalist üretme biçiminin, işçi sınıfına canıyla ödettiği bedel gerçekten ürkütücü boyutta. İşçi yaşamını yok eden iş kazalarında, kapitalistin değişmeyen sermayesinden ve iş güvenliği önleminden yaptığı tasarrufun payı büyüktür.
Neden tasarruf?
Her şeyden evvel kapitalist üretme biçimi, önceki üretim biçimlerine göre; üretim araçlarını toplulaştırması ve işçileri bir arada üretime katması nedeniyle üretim araçlarından tasarrufu olanaklı kılar. Üretim araçlarından tasarruf, emeğin toplumsal karakterinin yarattığı olanaktır. Üretim araçlarının kitle halinde tüketilmesi, bu tasarrufa olanak sağlar. İlk kez kapitalist üretim sistemi bu denli özenle, tasarruf olanağı sağlayabiliyor. Bu tasarruf; akılcı, toplumun değerlerinin korunması açısından bir gelişmedir.
Ne var ki kapitalist üretim biçimi, üretim araçlarından yaptığı bu tasarrufu daha ileri götürerek; yaşamının büyük bölümünü işyerlerinde geçiren işçinin, sağlığını ve yaşamını koruyacak olan iş güvenliği önlemlerine kadar uzanıyor. İşçi yaşamı ve sağlığı için alınması gereken iş güvenliği önlemi üzerinden tasarrufu, kâr oranını yükseltmenin aracına dönüştürüyor. Kuşkusuz bu durum, kapitalistin salt keyfiyeti sonucu değil, kapitalist üretme biçiminin çelişkili karakterinin bir sonucudur. “Kapitalist üretim tarzı, çelişkili ve zıt niteliği gereği, emekçinin yaşam ve sağlığını bol keseden harcamayı, onun yaşam koşullarını düşürmeyi, değişmeyen sermayenin kullanımında bir tasarruf ve böylece kâr oranını yükseltmede bir araç sayacak kadar işi ileriye götürür.”(2) Kapitalist sistem sermayenin kârını, işçinin yaşamı ve sağlığına karşı önceliyor. Böylece kârlılığı artırmak için işçinin, yaşamı ve sağlığı için alınması gereken önlemlerden tasarruf, üretim biçiminin bir niteliği olarak öne çıkıyor. Kârlılık artırılırken, işçi yaşamı bol keseden harcanıyor.
Marx Kapitalde, fabrika yasalarının sağlıkla ilgili maddelerine atıfta bulunarak, çalışma alanlarında, temizlik ve sağlığın korunması gibi sıradan önlemlerin bile; fabrika yasalarının zorlamasıyla alınmasını, kapitalist üretim biçiminin bir niteliği olarak belirtiyor. Yasaların zorlamasıyla önlem alınıyor olması, “kapitalist üretim tarzının, niteliği gereği, belli bir noktadan sonra, akla uygun her türlü düzeltmeye ve iyileştirmeye elverişli olmadığını, çarpıcı bir biçimde gösteriyor.”(3) İşçilerin mücadelesi ve yasaların zorlayıcı etkisi söz konusu değilse, kapitalistin maliyetine giren işçi sağlığı için yapılacak her iyileştirme, kapitalistin kârına dokunduğu için reddediliyor. Tek üretme motivasyonu kâr olan bir sistemde, kâra dokunmak; şiddetle reddedilen bir durum olarak öne çıkıyor. Bu durum, maliyeti düşürme uğruna; başka bir deyişle kâra, daha fazla kâra ulaşmak uğruna işçi sağlığı ve yaşamının hiçe sayılmasıdır.
Marx, sistemin olanağı olan üretim araçları üzerinden yapılan bu tasarrufun, sermayenin elinde olduğu haliyle; sistematik soygunculuğa dönüştüğünü belirtiyor. Aynı biçimde, “onun (işçinin) yaşamını korumak için alınacak her türlü önlem üzerinde aynı soygun yapılır”(4) diyerek, üretim araçlarında yapılan soygunculuğun; üretim araçlarının bir unsuru olan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine uzanan boyutuna vurgu yapıyor. İşçinin sağlığını ve yaşamını koruyacak olan zorunlu önlemler üzerinden yapılan bu soygun, sermayelerin kâr için kıran kırana verdiği rekabetin zorunlu sonucudur. Bu soygunun ürettiği sonuç, işçilerin, çalışırken sağlığından ve yaşamından edilmesidir.
Oysa zorunlu iş güvenliği önlemlerinin yanında, işçinin daha insani koşullarda, keyifle üretebileceği bir ortam yaratılabilir. Bunun için alınması gereken daha ileri önlemler de vardır. Ne var ki Marx’a göre bunun sözünü bile edemiyoruz.
Sözü Marx’a bırakalım:
“Üretim sürecini, işçi için insani, zevkli ya da hiç değilse katlanılabilir hale getirmek için gerekli koşulların ve önlemlerin hiç birinin yerine getirilmediğinin burada sözünü bile etmiyoruz. Kapitalist için bu tamamen yararsız ve anlamsız bir israftır.” (5)
Kaynaklar
1. Marx K., Kapital 1, Sayfa 247, 1. Baskı, Sol Yayınları.
2. Marx K., Kapital 3, Sayfa 81, 1. Baskı, Sol Yayınları.
3. Marx K., Kapital 1, Sayfa 492, 1. Baskı, Sol Yayınları.
4. Marx K., Kapital 1, Sayfa 438, 1. Baskı, Sol Yayınları.
5. Marx K., Kapital 3, Sayfa 81, 1. Baskı, Sol Yayınları.