İşçilerin Çalışarak, Çocuk İşçilerin Çalışırken Ölmesine Son! - Nilgün Güngör

Geçtiğimiz günlerde İSİG Meclisi 2024-2025 öğretim yılında ölen işçi çocukların sayısını açıkladı: “2024 Eylül-2025 Ağustos döneminde en az 72 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Yani bu eğitim-öğretim yılında bir evvelki eğitim-öğretim dönemine göre çocuk işçi ölümü yüzde 10 arttı. (Geçen dönem 66 çocuk işçi hayatını kaybetmişti).” İSİG’in ulaşabildiği verilere göre ölen çocukların 7’si kız. 20 çocuk (14 işçi ve 6 çiftçi) tarım sektöründe, 19 çocuk sanayi sektöründe, 17 çocuk inşaatlarda ve 16 çocuk da hizmet sektöründe iş cinayetlerine kurban gitti. İSİG Meclisi, ilk raporların çıkarıldığı 2013-2014 yıllarında yüzde 65 olan tarımdaki çocuk işçi ölüm oranının bugün (yine birinci sırada olmakla birlikte) yüzde 28’de düştüğünü belirtiyor. Bunun sebebi ise verilen mücadeleler sonucu alınan önlemlerle olumlu yönde katedilen yol değil, ölümlerin artık sanayiye kaymakta olması. MESEM’lerle birlikte kitleselleştirilen çocuk işçiliğinde son bir yılda en az 15 çocuk hayatını kaybetti. İSİG, aynı dönemde MTAL, ticaret, denizcilik gibi liselerde staj yaparken en az 7 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini tespit etti.

AKP’li yılların ikinci yarısından itibaren tutulabilen raporlar çocuk işçiliğindeki suçlarını gösteriyor: 2013-2025 yılları döneminde en az 770 çocuk işçi hayatını kaybetti… Her şey engelsizce seyrine bırakıldığı takdirde ölüm makinesinin salt yetişkinler için değil çocuk işçiler için de nasıl daha fazla işleyeceğini göreceğiz. Seyrine bırakılırsa!

ESKİDEN VE YENİDEN

Türkiye’de çocuk işçilik her zaman vardı, işçi çocuk ölümleri de. (İSİG’inki gibi raporların tutulması ise yenidir fakat.) Tarımda ailece çalışan yoksul köylüler, tarım proleterleri arasında çocuklar da bulunurdu -çok çocuklu ailelerin yüksekte tutulması bundandı -şimdi ne kadar zorlansa, ideolojik olarak şırınga edilse, teşvikler verilse de 2 çocuğun da altına inilmesinin de temel nedenlerinden biri budur. Çalışacakları tarlalara kamyon sırtlarında taşınırken sayısız kadın ve çocuk işçi yaşamını yitirmiştir...

Çocuk işçilik sanayide ise çoğunlukla küçük imalathanelerde, tamirhanelerde vb. çıraklık biçiminde seyreder, neredeyse istisnasız dayak, aşağılama, eziyet, çoğu gizli kalan taciz gibi davranışlarla karşılaşırdı. Sürekliliği, derinliği ve yaygınlığı ile onları kapsayan bir işçi hareketi olmadığından, öfkeleri sınıf bandını bulamaz, hatta yaşadıkları zorbalıklar çocuk işçilerin kurtuluş hayallerine “kendi işini kurmak” biçimini verdirirdi. Hayatı erken öğrendikleri, büyüdükleri için de daha özgüvenlidirler çünkü. Aldıkları ücret çok düşük olsa bile işçi aileleri gerek bir açığı kapamak gerekse de “sokaklarda haytalık etmemesi” için çocukları çırak olarak veya mesleğe verirlerdi. Bugün çocukların MESEM’e yönlendirilmesinin kabulünde her iki sebep de etkilidir. 2000’lerde evdeki tüm yetişkinlerin çalışmasıyla bütçe döndürülüp yoksulluk sınırı yakalanabilir ya da üstüne çıkılabilirken, bugünkü yıkım çocukların da kapitalist istihdam pazarında erkenden yer almasını gerektiriyor.

Çocuk işçilik kapitalizmin tarihinde yüzyıllardır yer tutuyor. Kapitalizm altında kadın ve çocuk emeğinin vahşi sömürüsüne karşı mücadeleler kadınların gece çalışmasının, madenlerde çalışmasının, hamile iken çalışmasının yasaklanması gibi konuların yanında çocuk emeğinin kitlesel ve en hoyrat biçimde kullanılmasına sınır getirilmesi ile sonuçlanmış ve bu çok uzun bir zamanı almıştı. Friedrich Engels’in İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu ve Marx’ın Kapital’i, işçi sınıfının sınıflaşmasını da sağlayan bu mücadeleleri uzun uzadıya resmeder. Çocuklar 6 yaşından itibaren madenlerde, bacalarda ve makinelerde, dokuma tezgahlarında çalıştırılıyorlardı ve normal bir işgünü için verilen mücadelelerle birlikte çıkarılması sağlanan 1818 Fabrika Yasalarıyla 9-16 yaşındakilerin günde “yalnızca 12 saat” çalıştırılabilmesi sağlanmıştı. (Kapital 1, Normal Bir İşgünü İçin Savaşım, 14. Yüzyılın Ortasından 17. Yüzyılın Sonuna Kadar Çıkartılan Zorunlu Yasalar) Marx’ın Gotha Programına eleştirisinde o dönemin realitesinin izlerini görürüz. Marx çocukların gece ve ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının yasaklanmasını savunur, çocuklar için yaş sınırlarının önemini vurgular ve kadın ve çocuk emeğinin korunması taleplerini belirtir. Çocukların kapitalist üretim çarklarından bir nebze uzaklaşması dünyanın her yerinde genel eğitim sistemi ile mümkün olmuştur, kapitalist üretimin ihtiyaç duyduğu kültür ve beceri düzeyinin kazandırılması odaklı olarak...

Türkiye’de meslek liseleri devrimci hareketin öneminden sıkça bahsettiği bir alan olageldi. Ancak devrimci güçlerin, sendika ve sınıf örgütlerinin meslek liseleri ve çıraklar, çocuk işçiler ile ilişkisinde bu önem eşiğini aşan bir pratik yakalanmış değil. Öte yandan kapitalist patronların çok sıkı tuttuğu bu alanda, meslek liselerinde reis’ler at oynatırken şimdilerde de İslamcı-Türkçü bir sentezle alanın amaca uygun seyretmesinin sağlandığını söyleyebiliriz.

MESLEK LİSELİLER VE ÇIRAKLAR FRANSA’DA DA ÖLÜYOR

Peki işçi sınıfı hareketinin daha güçlü olduğu, proletaryanın saflarının önemli oranda meslek liseleri ve çıraklık okullarından beslendiği Fransa’da durum ne? Emeğin korunması konusunda çocuk işçiler ne kadar donanıma sahipler?

Fransa’da 12,5 milyon ilköğretim, ortaöğretim öğrencisi ve çırak var. Bunların 5,5 milyondan fazlası ortaöğretimde. Meslek liselilerin sayısı 650 bin, 392 bin de çırak eğitim görüyor. 2006 yılındaki gençlik eylemlerinden bu yana sınıfsal sosyal haklarda yaşanan gerileme işçi olarak yetiştirilen öğrencileri daha fazla vurdu.1

Meslek liselerine devam eden öğrencilerin önemli bir kısmı bizdeki gibi aileleri işçi olanlar. Öğrencilerin üçte birinden fazlasının ailesi işçi, beşte birine yakın aile ise atıl işgücü olarak tanımlanıyor (yani işsiz, part time çalışan, iş arayan, vb.) Bugün z kuşağı diye (hatta alpha) kodlanan ergen ve genç kesim ise 2000’dekilerden de kötü koşullarda ve daha kötüsü de önlerinde uzanıyor. Dünyaya geldikleri 2008-2010’lardan itibaren sürekli olarak tırpanlanan işçi ve gençlik koşullarını yaşadılar. Ergenliklerinin başlangıcı işçi hareketinin en durgun dönemi olan pandemiye rastgeldi. Bu, okullardan kopma etkisi de yaptı. İstatistikler başka ülkelerde olduğu gibi Fransa’da da eğitimin 2020-22 arası nasıl gerilediğini, okul terklerinin arttığını gösteriyor. İşte bu yüzden emeklilik yaşının 64’e çıkarılmasına karşı eylemlere liselilerin öğretmenleri ile birlikte, liselerinden çıkarak, bazan da liseleri işgal ederek katılmaları önemliydi ve ayrı bir coşku yarattı, gelecek duygusunu güçlendirdi. Eylemlere 500 bin lise öğrencisi katıldı.

STAJDA DA KAZA DEĞİL CİNAYET

Fransa’da günde en az 3 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor ve iş cinayetlerinin sayısı ile Avrupa’da başı çekiyor. Sınıfsal sosyal mevziler kemirildikçe bu sayı artıyor. Sosyal Güvenlik kurumunun raporlarına göre 2023’de 1287 işçi çalışma sonucu can verdi. 25 yaşın altındaki işçiler ise işyeri riskleri ve sözde kazaları ile 2,5 defa daha fazla karşılaştılar. 2023’de işyerinde yaşamını yitiren 32 işçi 25 yaşın altındaydı ve iş cinayetinde ölen 38 tarım işçisi de genç yaştaydı. Bu yıl çırak ve meslek liselilerin iş cinayetlerinde ardarda katli sarsıcı bir etki yaptı. Nisan-Temmuz ayları arasında 15 yaşında bir çırak, 17 yaşında bir meslek lisesi öğrencisi ile “mesleki gölge etkinliği”ndeki 16 yaşında iki 11. sınıf öğrencisi hayatını kaybetti.2

CGT sendikasının çocuk işçi ölümleri ile ilgili açıklamasında “Bunlar münferit olaylar değil, gerçeğin ta kendisi. Çalışma öldürüyor ve çocukları da öldürüyor” denildi. 10. sınıfta (14-15 yaş) işyerlerinde stajın kaldırılması ve 18 yaşından önce çıraklığın yasaklanması çağrısında bulundu. Bunu çıraklık ve staja ilişkin yasa ve uygulamalarının ölümleri artırması ile açıklıyorlar.

Macron’un ikinci döneminde çıraklık yasalarında kapitalizmin lehine reformlar yapıldı. Bunun sonucunda çırak sayısında önemli bir artış oldu. 2021 yılında 700.000’den fazla yeni çıraklık sözleşmesi yapıldı. 2018’de “kişinin mesleki geleceğini seçme özgürlüğü” diye parlatılan yasayla eğitim kapitalizmin ihtiyaç duyduğu mesleki ve beceri eğitimine doğru daha da fazla çevrilmişti. Mesleki derecelendirmelerin, eğitim kurumlarında özel sektörün ağırlığının artışı, üniversitelere girişte işçi çocuklarına kapıların daha fazla kapanması bu kapsamdadır. 2022 yılında da çocuk işçilerin mesleki oryantasyon ve entegrasyonunun iyileştirilmesi adı altında işyerlerinde bulunma süresi artırıldı. Oysa işletme, sendikalar tarafından formasyon için kötü bir yer olarak tanımlanıyor. Çünkü hem staj ve çıraklık iş piyasasına girişte eşitsizlik ve ayrımcılık yaratıyor. Hem de rantabilite mantığıyla işletmelerde gençlere refakat edecek kimse ayrılmıyor. Böylece stajlar çocuk işçilerin gözlemde bulunmasından ziyade onları işe koşturma stajına dönüşüyor, tehlikeli işlere bile.

Örneğin, oto tamircilerinde çırak ya da stajyerin haftalar boyunca hiçbir eğitim verilmeden lastik değiştirmekle uğraşırken, meslek lisesindeki atölyede öğrenciler güvenli bir tarzda arızaları gidermeyi ve daha komplike işleri yapmayı öğrenebiliyor. “Engelleri aşmak” adı altında sözde mesleki geleceğini seçme özgürlüğü yasasıyla 18’inden küçük çırakların iş güvenliği ihlal edildi. Patronlar haftalık azami 35 saat, günde 8 saat çalıştırma sınırından muaf tutuldular ve gece çalışması sınırları da gevşetildi. İşyerleri kanserojen maddelere maruz kalma konusunda da çocuk işçiler için ayrı bir tehlike oluşturuyor. Çırak ve stajyerlerin cinsiyetçi ve cinsel şiddete maruz kalması konusunda da hiçbir önleyici politika yok. Gençler işlerini kaybetme ve diploma alamama korkusuyla ses çıkaramıyorlar.

TALEPLER...

Sendikalar meslek liseleri ve çıraklık ile ilgili talepleri şöyle sıralıyorlar:

İşyerlerinde eğitim verilmeyen saatler kaldırılmalı, 10. (14-15 yaş) ve 11. sınıflarda mesleki gölge gözlem stajları kaldırılmalı, 18 yaş öncesi çıraklık yasaklanmalı. Gençler çalışırken ölmemeli, okula gitmeli! Gençlerin formasyonu iş hukukuna uygun olmalı, özellikle de işten çekilme hakkına riayet edilmeli, çıraklık eğitim merkezlerinde ve meslek liselerinde çalışma müfettişlerince kontrol edilmeli. Tehlike veya cinsel taciz gibi durumlarda çekilme hakkı sakınmasızca uygulanmalı. Bundan dolayı ne işyeri ne de okulda ve ücret ödemesinde işçiye misilleme yapılmamalı.

İş kazalarının önlenmesinde önlem ve araçlar somut olmalı ve derhal uygulanmalı.. 18 yaşından küçüklere tehlikeli işlerin yaptırılmasına son verilmeli ve patronlar şiddetle cezalandırılmalı. Çalışma müfettişleri ve önleyici hizmetler iki katına çıkarılmalı.

Çıraklar için çalışma süresi 35 saat olup çıraklık eğitim merkezindeki eğitim de bu süreye dahil edilmeli, günde 8 saatten fazla çalışılmamalı, haftalık izin üstüstü iki gün olmalı, Pazar çalışması yapılmamalı, 16-18 yaş için akşam 22-sabah 6 saatleri arası, 16 yaş altı için de akşam 20-sabah 6 saatleri arası çalışma yasak olmalı, 4 buçuk saat çalışmanın ardından 30 dakika mutlaka ara verilmeli. Resmi tatil/bayram günleri çalışılmamalı. İnşaat, park ve bahçeler ve yol çalışmalarında ve işin organizasyonu gerektirdiği takdirde çalışma müfettişinin onayı ve işyeri hekiminin görüşü alınarak çırak haftada 5 saatten fazla olmamak kaydıyla fazla mesai yapabilir. Günde 10 saat çalışması çalışma müfettişinin onayı alınarak ve işyeri hekiminin görüşüne başvurularak mümkündür.

SADECE SENDİKALARA BIRAKILAMAZ

Fransa’da 30 yaş altı işçiler arasında sendikalaşma oranının yüzde 2,7 olması, aynı zamanda kapitalizm içi düşünsel sınırları, bize emeğin korunması mücadelesinin sadece onlara terkedilemeyeceğini anlatıyor. İşçi hareketinin geleceği, sadece süreklilik, sadece faşizme ve savaşa karşı mücadele yönüyle değil kurucu ve öncü yeteneklerinin gelişimi açısından da yeni, genç işçi kuşağının kazanılmasından geçiyor. Halen çalışan çocuk işçilerin ya da daha ilkokulda olup geleceği meslek ortaokullarına, MESEM’lere, çıraklığa kilitlenmiş olanların gözlerimizin önünde kapitalist çarkın bilinçsiz bir vida sıkıcısına, patronların uysal düşük ücretli kölesine dönmesine izin vermeyelim. Hayatları hiçe sayılıp ölüme gönderilmelerine, en tehlikeli koşullarda çalıştırılmalarına meydan vermeyelim. Çocuk işçilerin yaşamlarını ve sağlığını emeğin korunması mücadelesiyle savunalım!


DİPNOTLAR:

(1) 2006 yılında 26 yaş altı nüfusta işsizlik oranı yüzde 22-23’tü -şaşılmayacak bir durum olarak en yoksul kesimlere gidildiğinde ise yüzde 40-50. Hükümet kriz içindeki kapitalist ekonomiye çözüm bulmak ve patronlara aradıkları gülü uzatmak için CPE (İlk İş Sözleşmesi) adlı bir yasa çıkarmak istedi. Buna göre özellikle 26 yaşın altındakiler için işe girişte deneme süresi iki yıla çıkarılacak, işçiler bu sürenin sonunda açıklama ya da sebep olmaksızın işten atılabilecekti. O güne dek 1-3 ay olan (bizde 2 aydır) deneme süresinde yapılan bu değişiklik gençliği ayağa kaldırdı. 2006’da “bof kuşağı” olarak anılan (önceki kuşakların gençlerin kayıtsızlığına binaen kullandığı bir terimlerden) gençler yasayı eylemleriyle geriye çektirmeyi başardılar. “İş güvencesine dokunma” diyen bu başkaldırı işyerlerinde patronların pervasızlığını da kısıtlamış olsa gerek.

(2) Türkiye’de de bu isimde başlatılan uygulama Fransa’da 14 yaş ve altındakiler için ofis, kamu kurumu gibi yerlerde yapılırken, 16 yaş ve üzeri için işletmelerde iki hafta sürüyor. Amaç gençlerin çalışma hayatı ile ilgili fikir edinmesi ve deneyim kazanması olarak açıklanıyor. Fakat özellikle 16 yaşındakilere işletme tarafından hoyratça işler yüklenebiliyor ve iş güvenliği tedbirlerinin de alınmadığını görülüyor.

Kaynak: https://www.cgt.fr/actualites/france/sante-et-securite-au-travail/tribune-le-travail-tue-et-il-tue-des-mineurs