Kaz Dağları Çalıştayı - Cengiz Bektaş

Kaz Dağlarının güney eteklerindeydik 2-3 haziran günlerinde… Güre’de “Doğal Sıcak Su”yun üstünde oturduğunu bilmiyormuş gibi kendisini SPA olarak duyuran bir otelde… İki bin yıl önce Strabon’un bile ılıca olarak anlattığı yer burası… Oysa SPA demek, soğuk suyu ısıtıp kullanıma veren kuruluş demek…
 
SPA her yerde olur, ama ılıca doğanın verdiği varsıllıktır. Ne bilsin sıpacıklar. Herkes Fransız kaşığı ile Alman bilmem nesi yiyor ya… Onlar da katılacaklar sözüm ona bu kendini bilmezliğe…
 
Kaz Dağları ve Madra Dağı Belediyeler Birliği çağırdı bizleri Kaz Dağları Ulusal Çalıştayı’na… Katılımcılar, jeologdan-arkeoloğa, botanikçiden-mimara, yöneticiden-milletvekiline, madenciden-eczacıya, turizmciden-zeytinciye çeşitleniyordu. Herkes vardı… Hepsi de Kaz Dağları sevgisi ile dolup taşan kişiler. Toplantının düşünce babası, çekip çevireni de orman mühendisi Salih Sönmezışık’tı.
 
İki gün sıkı çalışıldı. Halk yoktu ama, onun için çalışanlar ordaydı ya… Kimileri havanda su dövüyoruz dese de böyle toplantılarla başlıyor elbette herşey…
 
Anımsıyalım… Kavgamız Bergama’da başlamıştı… O günkü Bergama Belediye Başkanı Safa Taşkın, emek, yürek verdi bu kavgaya… Pazar günü (3 haziran) gene o günlerdeki inanmışlığı ile seslendi herkese…
 
Geçen haftaki yazımdan da anlamışsınızdır, ben de sözün bittiği yerdeyiz dedim çevrecilere…
 
İşi bilenlerin konuşmaları somuttu… Arsenikli altın çıkarıcıların bize neler yaptıkları, yapacakları apaçık anlatıldı herkesce… Yayınlanacak hepsi…
 
Bu yazıyı 4 haziranda yazıyorum. 5 haziran “Dünya Çevre Günü”…
 
Yeşilleri çok kısıtlı anladık. Daha doğrusu öyle anlaşılması için her şey yapıldı.
 
Çevre deyince geniş çevreler ot-çiçek-böcek anladılar…
 
Oysa “Çevre” hepimizin insan gibi,  sağlıklı, kültürlü, ortak yaşama alanımızdır.
 
Görüyorsunuz, ne yeşil dinliyorlar, ne tarihsel alan, ne tarihsel yapıt… Ne insan dinliyorlar ne canlı ne şu - ne bu…
 
Önceleri her siyasal partinin izlencesine girmeli “çevre” diyorduk. Üç-beş savsöz (slogan) ile geçiştirildi…
 
Öyle sanıyorum ki çevreciler doğrudan siyasal parti olarak girmeliler artık devreye… Var olan bir parti de buna soyunabilir…  
 
Az önce bir telefon geldi… Bolu’da tarihsel bir hamamı yıkmak için uğraşıyorlarmış. Bolu’daki höyüğü de, otopark için ortadan kaldırmağa uğraştıklarını da biliyorum. Bunu bu arada ne için yazdığımı sanırım anladınız. Kültürümüz, tarihimiz hiçbir şey anlatmıyor onlara diyorum ya… Sanki söylediğimi kanıtlar gibiydi Bolu’dan gelen telefon…
 
Soluk borumuzun üstüne basmıyorlar, doğrudan boğazınıza saldırıyorlar. Kaz Dağları’nda 405 “şirket” varmış altın konusunda… 295’i çoktan çalışıyormuş… Kaz Dağları Troya ülkesi demektir. İnsanların en eski kültür alanlarından biri… Bugün bile sazdan samandan bir atla kandırmağa çalışıyorlar bizi.
 
Dün bir kanal da “Atlantis Masalı” vardı. Batılılar, Anadolu’nun 12 000 yıllık kültür tarihini atlayıp 3500 yıl önceki bir olayı, daha doğrusu onun yerini en eski uygarlık odağı diye göstermeğe çalışıyorlar. Tam bu sırada elektrikler kesildi, ancak başını izleyebildim.
 
Batılı bu işte… Dün nedenli yalancıysa bugün de öyle… Dün ne denli sömürgense, bugün o günlerden daha da sömürgen… Hele bir de içimizdeki işbirlikçileri buldular mı, işleri tıkırında sanıyorlar. Daha doğrusu burayı güney Afrika sanıyorlar…