İşyeri Hekimi Kimin Hekimidir; İşçinin mi, İşverenin mi? - Yüksel Akkaya

Türkiye'deki iş kazaları ve meslek hastalıklarının artık birer cinayete dönüştüğünü geçen haftaki yazımızda açıklamaya çalışmıştık. Kuşkusuz bu durumun ortaya çıkmasında herkese düşen bir sorumluluk da bulunmaktadır. Bulduğu işi korumak için işçi işverene tabi olurken, işçilerin karşılaşacağı her türlü riski görmesi ve bunun önüne geçmesi gereken işveren kadar bu iş kazaları ve meslek hastalıklarından işyeri hekimleri de sorumludur. Böyle olduğu için de bu cinayetlerin birer ortağı olmaktadırlar.

Dün olduğu gibi bugün de hekimlik mesleği, hekimin sahip olması gereken ahlaka sahip olmayanlar için, bir zenginleşme kaynağıdır. Yaşamını ve gelirini hastalar üzerine kurmuş bir hekim için en büyük kabus bir gün hiçbir hastanın kapısını çalmamasıdır. Oysa, bir hekim böylesi bir durumdan mutlu olmalıdır. Zira hasta olmasını istemediği, hasta olduğu için tedavi ettiği insanlar artık hastalanmamaktadır. Ne yazık ki gerçek bunun tam tersidir. Her yeni hastayı gördüğünde hekimin gözü parlar, cebi kaşınır!

Yukarıda çizilen tablo işyeri hekimleri için geçerli değildir! İşyeri hekimleri, herhangi bir rahatsızlık nedeni ile kapısını çalan işçiyi gördüğünde huzursuz olur. Zira, gereksiz yere kendisine iş çıkmıştır. İşçinin rahatsızlığını öğrenmekten çok, işçinin rahatsız olduğu şeyin işe devam etmesine engel olup olmayacağı ile ilgilidir işyeri hekimi. Çünkü, işyeri hekiminin parasını rahatsızlanan işçi değil, işçinin işvereni vermektedir. Böyle olduğu için de işyeri hekimi, o işyerindeki görevini sürdürmek için işveren ile iyi geçinmek isteğini taşır. Bu durumda işçinin sağlığı ile ilgili teşhisi hekim değil, ya usta, ya işletme yöneticisi ya da işveren koyar. Pek çok işçinin sıkça karşılaştığı bu ahlaksız durum ne yazık ki işyeri hekimliğinin de ne kadar çürümüş olduğunu gösterir.

Hekim yeminine ihanet eden bu işyeri hekimleri, işçileri bir hasta olarak görmemekte, daha çok üretimi sürdürmesi gereken bir nesne olarak değerlendirmektedir. İşyeri hekimliği o kadar çürümüş ve kokuşmuştur ki, bir hekimin sahip olması gereken değerlerden �hasta ve hekim arasında geçenlerin meslek sırrı olarak� saklanmasına bile uymazlar. Hasta işçilerin durumu hemen ya ustaya, ya yöneticiye ya da işverene rapor edilir. Çünkü, bağımsız olması gereken işyeri hekimi cüzdanı ile vicdanı arasındaki tercihi cüzdanından yana yapmaktadır. Özellikle işyeri hekimliğinin ek iş olarak algılandığı yerlerde işyeri hekimleri daha pervasız davranabilmektedir. Oysa, kural gereği, işyeri hekimi, işçilerin sağlıklarını işyeri ortamında korumayı hedeflemeli, işin ve çalışma ortamının neden olacağı fizyolojik, psikolojik, patolojik rahatsızlıkları incelemeli ve çalışma ortamında bulunan sağlığa zararlı etkenlere karşı önlemler almalıdır. Bütün bu görevleri yapan işyeri hekiminin sayısı ne yazık ki yok denecek kadar azdır. Her zaman öncelikle işçinin sağlığını ve güvenliğini dikkate alması gerektiği yönünde eğitim verilen işyeri hekimleri, işe başlar başlamaz, kendilerine öğretilen bu temel ilkeyi hızla unuturlar.

Meslek hastalıklarındaki yüksek oran Türkiye'deki işyeri hekimliğinin de iyi işlemediğini göstermektedir. Gerekli önlemlerin alınması konusunda çaba sarfetmek yerine, işveren ile iyi geçinmek adına hiç sorun yokmuş gibi davranan işyeri hekimleri meslek hastalıklarının da tetikleyicisi olmaktadırlar.

Başdönmesi, tansiyon ve benzeri �küçük� rahatsızlıkları önemsemeyen işyeri hekimleri, bu rahatsızlıklar sonucunda ciddi iş kazalarına maruz kalan işçilerin hayatını da tehlikeye atmaktadırlar.

İşyerlerinde işçilerin değil, parayı veren işverenin hekimi olan ve adı da �işyeri hekimi� olarak belirlenmiş olan bu hekimliğin işlevsel olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, işverenden bağımsız, işçilerin sağlığını temel ilke olarak benimseyen bir işyeri hekimliği oluşturulmalıdır. Bu nedenle sıkı bir denetim kadar, belki de ondan çok, işyeri hekimliğine uygun hekimleri tercih etmek daha anlamlı olacaktır. Kuşkusuz burada en büyük görev hekimlerin örgütü olan Türk Tabibler Birliği'ne düşmektedir. İşyeri hekimlerinin çürümüş bir sistemin aktörleri olduğunu sadece işçiler, işverenler değil, diğer hekimler de bilmektedir.

Daha sağlıklı bir ortamda ve sağlam çalışmak için bunu sağlayacak işyeri hekimlerine ihtiyaç vardır. En iyi işçi yaşayan işçidir. O zaman sınıf mücadelesinde yaşayan işçilerin sayısını azaltmamak, emekçilerin sağlıklı yaşam hakkını korumak için işyeri hekimliğine de müdahale etmek emekçilerin en önemli görevlerinden biri olmaktadır.

Şubat 2006 / Kızılbayrak