Bu Demokraside İşçiler Kiralık - Aşkın Süzük

Bir hükümet düşünün. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, sesi hiç titremeden “İşsizlik sorunları ile boğuşmaya devam edeceğiz” diyebiliyor.

Bu bakanlığın temel sorumluluğu çalışma yaşamını düzenlemek, işsize iş bulmak.

Aklı başında hiç kimse, Bakan Ömer Dinçer'in dün TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda yaptığı bu açıklamalarını samimi bir itiraf olarak değerlendirmeyecektir. İşsizliğin yıl sonunda Orta Vadeli Program'da belirtildiği gibi yüzde 14,8 olmasını bekleyen Dinçer, komisyon çıkışında çok uzatmadan ağzındaki baklayı çıkarmış.

Gazetecilere, nasıl bir yüz ifadesi ile açıklama yaptığını bilemiyoruz ama “kendisini son derece üzen” işsizlik oranını düşürmek için yapılması gerekenleri birer birer sıralamış. Esnek çalışma, işe giriş çıkışın kolaylaştırılması, maliyetlerin düşürülmesi gibi, her türlü konunun gündemlerinde olduğunu ve gerekli adımları atacaklarını belirtmiş.

Hükümet ertelemeyecek.

Taraf Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan ve benzer liberallerin bir demokrasi kahramanı* ilan ettiği Başbakan Tayyip Erdoğan'ın başkanlık ettiği hükümetin, “memleket yıkılsa”, emeğe saldırı takvimini ötelemeyi düşünmeyeceği bir kez daha ortaya çıkıyor.

AKP emek düşmanı bir partidir.

Türkiye'nin gündemine “Demokratik Açılım Paketi”nin hediyesi olarak “esnekleşme paketi”ni sokacak.

Yıllarca IMF ekonomistlerinden “işgücü piyasamızın” esnek olmadığını dinlemiştik. IMF programının başarı kazandığı tek ülkede işsizlik nedense bir türlü düşürülemiyordu. Kıdem ve ihbar tazminatı gibi uygulamalar, işten çıkarmayı zorlaştırıyordu. İstihdamda sirkülasyon sağlanamıyordu. IMF ile yeni bir anlaşma imzalanmadı ama AKP hükümetinin bu konuda reçetesi hazır: Özel İstihdam Büroları düzenlemesi ile işçilerin kiralanmasının önü açılacak. Sonra, kıdem tazminatı için yıllardır gündemde olan fon uygulaması hayata geçirilecek.

Sermaye örgütlerinin ve hükümetin “kiralık işçi” ve kıdem tazminatı düzenlemeleri ile sendikal alana ilişkin yasal değişiklikleri tek paket olarak ele almak istediği biliniyor. Nedeni açık. Pazarlık yapılacak, sendikaların “olası” direnci bu şekilde kırılmaya çalışılacak.

Sendikaların işçilerin doğrudan maddi hak kaybına uğratacak ve zaten zayıf olan sendikal örgütlülüğü baltalayacak bu düzenlemelere direnmeleri, varlık koşullarının gereği. Eğer direnilemezse, zaten uzun süredir seslerini duyuramayan sendikalar sessiz sedasız birer sivil toplum örgütü haline gelebilir.

Sendikalar Yasası taslakları havada uçuşuyor. Sendikalar daha ilkini tartışamadan ikinci bir taslak tedavüle sokuldu. İki taslak arasındaki temel fark, sendika aidatlarını kaynaktan kesen check-off sisteminin yeni taslakta korunuyor olması. Hükümet, neredeyse bir ay arayla gündeme getirilen taslaklarda, sendikal alanı baştan aşağı değiştirebilecek bu sistem ile oynayarak sendikalara mesaj veriyor.

Peki yeni taslakta check-off sisteminde hükümet niye geri adım attı? Bu sorunun yanıtı, kıdem tazminatı ve “kiralık işçi” düzenlemelerinin nasıl gündeme getirileceği ile yakından ilişkili.

* Dün HaberTürk televizyonunda bir programa katılan Etyen Mahçupyan, “Günümüzde tek bir kahraman var, o da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır!” tespitinde bulundu...

18 Kasım 2009 / Sol