13 yaşında preslenmiş bir yaşam! - İlhan Canan

Çalışma hakkı anayasal ve temel bir haktır. Ancak yine Anayasa’da, kimsenin yaşına ve cinsiyetine uygun olmayan işlerde çalıştırılamayacağı, ayrıca küçüklerin, kadınların, ruhi ve bedeni yetersizliği olanların çalışma şartları bakımından özel olarak korunmaları hükmü yer almaktadır.

Bunlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alıyor.

13 Yaşında İlköğretim Okulu 7. Sınıf öğrencisi Ahmet Yıldız da Türkiye’de yaşıyor (du)!

Ne mi oldu?

Yoksulların kaderi olan hayatın gerçekleri ile erken tanıştı Ahmet!

Çocuk yaşta hayatın yükünü omuzlamaya başladı!

Dar gelirli ailenin okuyan bir üyesiydi, çalışarak masraflarını çıkarmak ve ailenin yükünü hafifletmek istiyordu o küçük ve çelimsiz bedeniyle…

Öyle de oldu. Haftalık 100 TL kazanmak için plastik fabrikasında çalışmaya başladı. Yaklaşık 2 aydır...

Sessiz ve başarılı bir öğrenci olarak tanımlandı 7 kardeşten en küçük olan Ahmet.

Sessizdi, başarılıydı, çalışkandı, 13 yaşındaydı ve pres arasında 13 yaşında kaldı!

Ahmet ‘in ardından utanmadan işler yapıldı, makinanın kanı temizlenmeye çalışıldı, trafik kazasında öldü denildi!

Aile inanmadı, doktorlar inanmadı ve olay ortaya çıktı. 13 yaşında preste kalmıştı Ahmet.

Abisi kardeşi ile ilgili “Ortalığı süpürme, çay getirip götürme gibi işlere bakıyordu! Haftalık 100 lira veriyorlardı! Pres makinasında çalıştırıyorlarmış! 13 yaşındaki çocuğun pres makinesinde işi ne!” diye sordu?

Makinadaki kan temizlendi belki ama vicdanlardaki kan nasıl temizlenecek?

Ülkemizde 2002 – 2011 yılları arasında ölen işçi sayısının 10.297 olduğu gerçeği ortada tüm çıplaklığı ile duruyor.

Peki, bu işçi ölümlerinin altında yatan neden, sağlıklı ve güvenli çalışmanın bir “maliyet” olarak görülmesinden kaynaklanmıyor mu?

Sermaye bu yüzden “işçi sağlığı” yerine “iş sağlığı” kavramını kullanmıyor mu?

Ülke olarak İLO’ya imza atmışız, Anayasa yazmışız, çalışma ve iş hukukuna eklemişiz ne fayda!

Bu ülkede ölen maden işçisine, inşaat işçisine, hafriyat işçisine, tekstil işçisine… Her türlü iş cinayetine bizi yönetenler çözüm bulmuş zaten:

KADER!

VADESİ BU KADARMIŞ!

NASİP, KISMET!

Bizlere bakıyor Ahmet!

Ayaklarında ayağından büyük terlikle!

Üzerinde bedeninden büyük kıyafetle!

Zihinlerde 13 yaşında kalan!

Ahmet’in ülkesinde, ülkemizde yoksul halka ulaşıyor bir ses...

Bangır bangır bağırıyor meydanlarda…

En az üç çocuk!

Şak şakçı takımı veriyor gazı ‘3 çocuk yetmez, en az 5!’’

3 ün 5’in lafı mı olur?

Yoksullar ölüyor tezgâhta, tarlada, inşaatta, madende, askerde…

Kimi Ahmet gibi 13’ünde kalıyor preste,

Kimi Uğur gibi 12’sinde kalıyor 13 kurşunla, zihinlerdeki çizgili kazağıyla…

Kimi Erdal gibi darağaçlarında kalıyor 17’sinde…

Kimi 21’inde kalıyor Mazlum Eren gibi askerde…

Neden isteniyor 5 çocuk, neden yetmiyor 3 çocuk…

Cevap çok açık olsa gerek…

Benim bu düzene verecek çocuğum yok!..