Maltepe Üniversitesi Direnişçileri: Biz Çocuklarımıza Onurlu Bir Gelecek Bırakacağız. Ya Siz?

İSİG Kadın Meclisi olarak Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde direnişçi kadın işçileri, direnişlerinin 122. gününde ziyaret ettik. İşçiler, 122 gündür kar kış soğuk demeden direnişlerini zor koşullar altında sürdürüyorlar.  Sendikalaşma mücadelelerinin nasıl başladığını, işten atılma sürecini, direnişlerini ve çalıştıkları süre boyunca karşılaştıkları işçi sağlığı ihmallerini, sendikaya üye olup direniş kararı almalarına neden olan süreci, riskleri, hastane yönetiminin kötü tutumlarının neler olduğunu konuştuk. 
 
İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili çarpıcı açıklamalardan biri: “Çalıştığımızda hiçbir iş güvenliğimiz yoktu. Öncesinde eğitim de almıyorduk. Temizlik işçisiyim ben. Kullandığımız malzemelerde kanserojen madde var. Maske vermiyorlar. Kimyasallardan astım oldum.” 
 
Sağlık işkolu çok tehlikeli işler kapsamında yer almaktadır. Ancak işçilerin kadroları az tehlikeli sınıfta yer alan; güzel sanatlar, veterinerlik, tavuk çiftliği işçisi olarak sigortalı gösterilmiş olduklarını ifade edilmektedir. Dolayısıyla hastane patronu, çalıştırdığı işçileri az tehlikeli sınıfta yer alan kadrolarda göstermesi ile çok tehlikeli işler için alınması gereken önlemlerden kurtulmuştur.  Minimum ücret olan asgari ücretle ile işçiler çalıştırılırken, ücretlerde sadece yılda yüzde 2’lik bir zam yapılmıştır. Geçinebilmek için daha fazla zam istediklerinde ise, yönetimin hakaretleriyle karşılaşırken, "Dışarıdan başka işçi getirir yaptırırım, her yerde işçi var” cevabını almışlar. Sonra sendikaya üye olma kararı alınca işten çıkartmalar başlanmış. Daha sonra patron, direnişteki işçilerin yerine inşaat işçilerini çalıştırmış.
 
Hastane yönetimi her zaman işe bağlı risklerin devamlılığına göz yummuş. “Riskli bir işte çalışıyoruz. Ama koruyucu ekipmanımız yoktu. Biz kendimizi koruyorduk. Elimize iki üç tane eldiven üst üste takıyorduk iğne batmasın diye. Elimize iğne batıyor mesela. Hastane hiçbir sorumluluk almıyor. Burada biz müdahale edemeyiz deyip başka bir yere yollamaya çalışıyor. Enfeksiyona karşı kendimizi biz koruyoruz. Altı ayda bir koruyucu iğne vurduruyordu hastane bize. Onu bile bize kendi cebimizden ödettiler.”
 
Sağlık Bakanlığından denetime gelinse de haberli denetim olduğunu ve gelenlerin sadece çay, kahve içip işçilerle görüşmeden gittiklerini paylaştılar. Hastane yönetimi denetim yapılacağı haberinin alındığında kötü koşulların varlığından işçilerin sorumlu tutularak düzeltilmesi konusunda ağır baskıya maruz kaldıklarını ifade ettiler. 
 
Kadın işçiler direnişle birlikte bilinçlendiklerini, güçlendiklerini artık evlerinde de daha güçlü olduklarını dair hissettiklerini paylaştılar. Çocukları da onlarla birlikte daha bilinçli bir hale geldiklerini vurguladılar. Dayanışmanın, paylaşmanın ve ortaklaşmanın hayatlarının diğer alanlarına da sıçradığını belirttiler. Örneğin oturdukları semtteki yıkıma karşı mücadele verdiklerini söylediler.
 
Söyleyişimiz sırasında dayanışmanın sık sık önemini vurguladılar. Direnişe çıktıklarında doktorlar ya da hemşireler yanlarında olmamış. “Bizi korku bu hale getirdi. Birlik olamadık devlet azıcık maaşla biz çalışmaya mahkum ediyor. Herkes geçinebilmek için kredi alıyor. Mecbur çalışacaksın. Bunu devlet yapıyor. Sesini çıkarmak zor oluyor” …….“Eğer hastanenin tüm personeli bizim yanımızda olsaydı, birlik berberlik patronu dize getirecekti böylece biz işimizden olmayacaktık hem de hak ve menfaatlerimizi korumak için örgütlendiğimiz sendika ile sendikalı olarak işe devam edecektik. Öylesine korku salınıyor ki kimsenin sesi çıkmıyor. Direnişimizin başında Maltepe Üniversitesi öğrencileri desteğe gelmişlerdi, kalabalık olduğumuzda daha fazla ses çıkarıyorduk ki öğrenciler gelmez oldular, bir de öğrendik ki üniversite öğrencilerinin burslarını kesmişler ve soruşturmalar açılmış.”  
 
Kadın olmanın hem evde, hem işte, hem de direnişteki zorlukları paylaşıldı. Çalışma saatlerinin uzunluğu, evdeki işlerin sorumluluğu yıpranmalarına, kendilerine zaman ayıramamalarına, yenilenememelerine, dinlenememelerine neden olduğu ve ruhsal problemlerin yaşandığına dikkat çektiler. İşten çıkarılan bir işçi de yaşadığı zorluğu şöyle aktardı: “Çalışmak zorundayım ama 52 yaşındayım. Bir daha kimse beni işe almaz kolay kolay. Ama kocam emekli, emekli maaşıyla nasıl geçiniriz. İki çocuğum da okuyor. Mecbur çalışıcam.”
 
Maltepe Üniversitesi Hastanesi işçileri her gün “Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız. Ya siz?”  sloganıyla üniversite önünde eylemlerine devam ediyorlar. Gönülleri, direnen bütün işçilerin bir araya gelmesinde yana. “Nasıl patronlar bir araya geliyorsa, biz de bir araya gelelim” diyorlar. İktidarın, sermayenin emeğimizi, bedenimizi dört bir taraftan kuşatmaya çalıştığı bu dönemde direnişlerimizle, mücadelelerimizle bizler de çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için omuz omuza veriyoruz…
 
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kadın Meclisi