Ev işçiliği yasası nasıl uygulanıyor? (Söyleşi: Nilgün Güngör)

Türkiye'de pek çok kadın işçinin artan sayılarda çalıştığı ve sektörde giderek şirketlerin kurulduğu ev işçiliğine dair, 1 Nisan 2015'te bir yasal düzenleme yapıldı.

Çıkarılan tebliğde, ev işçiliği 10 gün ve altı ile 10 günden fazla şeklinde tasnif edildi. Tebliğ, iş'i temizlik, yemek, çamaşır, ütü, alışveriş, bahçe, çocuk, yaşlı, özel bakım'ın aile bireyleri dışında ücretli olarak yapılması şeklinde tanımlıyor. Aile bireyleri'ne 3. derece akrabalar dahil ediliyor, 3. dereceden sonrasına sigorta yapılma zorunluluğu getiriliyor.

İşçi ≥ 10 gün çalışıyorsa, bildirimi aynı ay içinde SGK'ya bildirge ile yapılarak sigorta+işsizlik sigortası ödenecek. Birden fazla işyerinde çalışılıyorsa, ayrı ayrı bildirgeler düzenlenecek. Bildirgede çalışılan gün sayısı ile sigortalıya ödenen brüt ücret yazılacak. Eğer bildirim yasal sürede yapılmazsa patronlara asgari ücret tutarında, yasal süre dışında yapılırsa her bir işyeri için asgari ücretin 1/8'i tutarında, bildirim hiç yapılmadıysa asgari ücretin 2 katı, işten atıldı da bildirilmediyse asgari ücretin 1/10'u ceza kesilecek. Keza gün sayısında değişiklik yapılırsa bu da bildirilecek. Aynı anda birden fazla yerde çalışılıyorsa aynı anda birden fazla yerde sigortalı olunabilecek.

İsteğe bağlı sigortalı olan işçi 10 günden fazla çalışıyorsa isteğe bağlı sigortası sona erecek. Yaşlı ve emekli aylığı alanlar >10 gün çalıştırılabilecekler. Ama yaşlı aylığı ile bu çalışmanın ücreti arasında tercih yapmak zorunda olacaklar. Eğer >10 gün çalışıyorlarsa sigortalarını patron ödeyecek. Sürekli iş göremez raporu olanlar >10 gün çalışıyorlarsa gelirleri kesilmeyecek ama malullerse kesilecek.

İş kazası ve meslek hastalığı bildirimleri e-turkiye'den yapılacak. Primin yüzde 34,5'u+yüzde 3 işsizlik primini patron ödeyecek. Son 1 yıl içinde toplam 30 gün prim ödenmiş olma koşuluyla GSS'den yararlanacaklar.

Ya <10 gün çalışanlar? <7,5 saat çalışma = 1 gün sayılıyor. Onlar sadece iş kazası ve meslek hastalıkları sigortası kapsamında olacaklar. Çalıştıran kişi “işveren” sayılmayacak. Sadece yüzde 2 iş kazası primi ödeyecek.

Bu tarz çalışan işçiler için giriş+ayrılış+prim bildirgesi istenmiyor. Uzun vadeli sigorta ile GSS'yi (ki 400 TL buluyor) sigortalının kendisi ödeyecek. Hastalık ve analık sigortası da uygulanmayacak.

Göçmen işçiler için ise, yalnızca ≥10 gün çalıştırılabilir, <10 gün çalıştırılamaz koşulu var. Böyle çalıştırıldıkları tespit edilenlerin çalışma gün sayısı 30 gün sayılacak.

**

“Lütfen ciddi olanlar arasın”

Fransa'da çok sayıda ev temizlik ve evde bakım şirketi bulunuyor. Özellikle göçmen işçi kadınların gerek şirketler, gerekse de kendi duyuruları ile bu işe yöneldiği görülüyor. Kadim “baby-sitting” işinin yanı sıra, öğrenci genç kadınlar da duvarlara, fırınlara astıkları duyurularla ders verme, okul öğrencisi çocukları karşılama ve aile gelene kadar refakat etme, derslerine yardım gibi işlere yöneliyorlar. Duyurularda, Türkiye'den de alıştığımız bir sözcük hemen göze çarpıyor. Türkiye'de ev işleri için ilan veren, duyuru yapan kadınlar potansiyel tacizcileri -artık ne kadar mümkün olacaksa- caydırmak için mutlaka “Lütfen ciddi olanlar arasın” yazarlar. Fransa'da asılan duyurularda da iş arayanın “ciddi olduğu” belirtiliyor.

Ev işleri sektöründe Fransa'da önde gelenlerinden biri olan Shiva'nın ülke çapında 85 şubesi, 4.800 işçisi var. Shiva, yılda 1.600.000 saatten fazla hizmet uyguladığını belirtiyor. Bir diğer firma olan olan O2, broşüründe 36.500 ailenin kendilerini seçmesine gerekçe olarak 166 şubesi, 10.000 işçisi ile hizmet verdiğini duyuruyor. Her semtte, ev işleri, çocuk, yaşlı ve engelli bakım konulu zincirlere ait birden fazla ofis görmek mümkün.

Türkiye'de ev işçiliği, toplumsal işbölümünün ağır cinsiyetçi yapısı, eğitim düzeyinin düşüklüğü, gerekse de iç göç (giderek güçmen işçilik)* nedeniyle girilebilecek neredeyse tek mecra olması nedeniyle emekçi kadınların yöneldiği bir işkolu. Kadın araştırmalarının ağırlıkla konu edindiği ev içi emek olgusunun da (ücretli emek ve ücretsiz aile işçiliği) odaklandığı alanlardan biri. Osmanlı'ya doğru tarihsel bir izleği, yakın zamanlara dek gelen, akrabalık ilişkileri ile de örtülmüş türlü biçimleri var.

Biz de 3 ayrı evde çalışan bir göçmen kadın işçi arkadaş ile iş koşulları ile ilgili konuştuk. Fatma, kendi işkolu olmasından dolayı Türkiye'de yeni çıkan yasaya da göz atmıştı.

“19 yıldır Fransa'dayım. 7 yıldır temizlik şirketinde çalışıyorum. İlk geldiğimde sigortam açıldı. Oturumumu aldıktan sonra temizlik, ekmek gibi işlerde çalışır göründüm. Türkiye'de iki konfeksiyonda çalışmıştım, bir de bankada çaycılık yapmıştım. Türkiye'de 3 yıl sigortam vardı.

Bu işi nasıl buldum? Ekmekçilere (fırınlara) not bıraktım, afiş astım, ev sahipleri görüp beni aradılar.

Şu anda üç patronum var. Birinde 2 gün, birinde 2 gün, birinde 1 gün, yani toplam haftada 5 gün çalışıyorum. Ama saatli çalışıyorum. Sabah gidip 3-3,5 saatte çıkıyorum. Ne kadar kalacağın yaptığın anlaşmaya bağlı.

Yaptığım iş: Ütü, temizlik zorunlu. Pencere, halı, kanape silme yok. Çalıştığım evlerden birinde mesela kadın göz doktoru, eşi Bouygues'de direktör. Diğer evde kadın formasyoncu ve elbise mağazası var, eşi direktör. Bana davranışları iyidir. Çocukları bana bonjour demezse hemen uyarırlar.

Saat ücretim 12 Euro. Patrona 19 Euro'ya geliyor. Sigorta+7 Euro işsizlik sigortası yatırdıkları için.

Daha önce bu evlerde kaçak çalışıyordum. 2 yıl kaçak çalıştım. Kimsenin haberi olmadı, devletin de. Kaçak olunca... Hiç hakkın yok. Ben evde böyle 2 yıl çalıştım. 2 yıl sonra deklare istedim (SGK'ya bildirilmesini). Tamam dediler.

Patron işe girdiğimde ayın 15'ine kadar bildirmesi gerekiyor. Ben sigorta numaramı patrona veriyorum.

(Bordrosunu getiriyor, bakıyoruz) Bak mesela bu ay 144 Euro kazanmışım 12 saat çalışıp. Patrona 278 Euro'ya gelmişim.

Anahtarım var, eve girdiğimde oraya şu saatte girdim diye not yazıyorum. Yok, bu konuda bir hile yapmazlar, hangi saatte gittiysem yazarım, onu değiştirmezler...

İşveren bana ödediğini Vergi Dairesine gösteriyor. Ödediğinin yüzde 50'sini vergiden düşebiliyor. Çıkarırsa beni, chomage'a giderim (işsizlik sigortası).

Bak bu kişiye de ayda 4 gün gidiyorum. 3'er saat.

Deneme yapılıyor işe girişte. 3 gün deneme süresi var.

Yasal çalışma süresi 35 saat biliyorsun. Ben ama 17 saat çalışıyorum. Bununla ben emeklilik primimi dolduramam. 63 yaşında emekli olacağım. Analık sigortasıyla prim ödeme süren çocuk başına 2 yıl azalıyor. Bu durumda ben3 çocuktan dolayı 58 yaşında emeklilik isteyebilirim.

Türkiye'de çıkan yeni yasayı biliyorum. Orada 10 gün çalışan, 10 günden fazla çalışan ayrımı koyulmuş. Burada öyle değil. Parayı kendin yatırmıyorsun burada.

Çalışmak bana ne getiriyor? Gelir kazanmak, maddi özgürlük oluyor. Kendine daha çok güveniyorsun. Kendi param, karışan olmaz. Hem çalışmak güzel. Ben evde kalınca sıkılıyorum, zamanım geçiyor böyle.

Şirket olsa? O zaman saat ücreti 9 Euro. Şirket 19-20 Euro kazanıyor, sen 9 Euro alıyorsun. Biz ama direkt diyalog kuruyoruz.

Bu işte ne kadar çalışırım? Dayanabildiğim kadar yapacağım, sonra bıracağım. Çalışmayınca zorlanırım ben. Eşime bana 5-10 lira ver demeye zorlanırım. Sendika? CGT? Yok, olmadı hiç.

Bu yasa bu haliyle bile Türkiye'de işler mi? Yıllarca Türkiye'deki fabrikalarda, madenlerde SGK olmadan çalıştık. Belki, belki 5 yıl sonra...

1 Mayıs'a gideceğim tabii. Bu Pazar çalışması gibi şeyler... Sarkozy de 'Fazla çalışın, fazla kazanın' diyordu! Temizlik, yemek, evdeki işler. Bu işler hep üzerimizde olmasın isterim, ama mecburum. Her şey benim üzerimde. Görüyorsun, bizim evde işbölümü bile yok.”

* İstanbul'un orta sınıf bir semtinde çalışan, eski Sovyet cumhuriyetlerinden gelmiş ev işçisi bir kadın, çalıştığı yerde yatılı kalıyordu. Özbekistan'da sekreterlik yaparken ayda 50 dolar kazandığını, ekonomik koşullar nedeniyle ailesinin pek çok ferdinin İtalya, Türkiye ve başka ülkelerde ev işçisi olarak çalıştığını anlattı. Neredeyse Avrupa'ya yayılmıştı kardeşler. Çocuğuna ülkesindeki annesi bakıyordu. Gedikpaşa'da ayakkabıcılıkta çalışan eşi ve yine ülkesinden başka bir aile ile birlikte Kumkapı'da yaşarken bulmuştu bu işi. Haftada bir, izin gününde eşiyle görüşmek üzere ayrılmıştı o evden. Küçük bir çocuğa bakıyordu. Patronları ondan izin gününü 2 haftada bir'e seyreltmesini istemişlerdi. Eşinin çamaşırlarını yıkaması gerektiğini söyleyerek itiraz etmiş, patronları da çamaşırlarını burada da yıkayabileceğini söylemişler. Buna rağmen ayda 500 dolar kazanıyordu, paranın büyük kısmını da ülkesine gönderiyordu.