Asbest: Skandal sistemin skandal malzemesi - A.Deliorman

Asbest belasını insanlığın başına saran kapitalist emperyalist düzendir. Dün asbest, bugün kauçuk granül, yarın başka bir madde. Düzen servet biriktirme, sermayeyi büyütme telaşı içindedir.

Asbestin 19. yüzyılın sonlarına doğru asbestoz hastalığına yol açtığı biliniyordu. Buna rağmen kapitalist emperyalist sistem filizlenme ve gelişme dönemlerinde hastalık yapan/yayan bu malzemeye dört elle sarıldı. Kanserli bir madde bile olsa kâr edilebilen her malzeme sistem tarafından yıllarca yaygın olarak kullanılıyor. Ta ki kamuoyu tepkisi ve baskısıyla böylesi malzemelerin kullanımının yasaklanmasına kadar…

Asbest ısıya, aşınmaya ve kimyasal maddelere çok dayanıklı lifli yapıda kanserojen bir mineraldir. Doğal bir üründür. Ancak beton gibi birçok ürünle karıştırılarak kullanılmaktadır. Liflidir, milyonlarca mikroskobik iğneden oluşmaktadır. Bir parça asbestin vücuda girmesi demek, bir avuç iğnenin vücuda girmesi anlamına gelir. Vücuda zararı tam da bu iğneler vermektedirler. Vücudun bunu dışarı atması zor veya mümkün değildir. Zaman içerisinde kendiliğinden de yok olmamaktadır, zira kimyasal, biyolojik, termal ve akla gelebilecek hemen her etkiye karşı dayanıklıdır.

Belli başlı asbest madenleri Rusya, Güney Amerika ve Kanada’da mevcuttur. Kanada kendi ülkesinde yasakladığı bu mineralin yıllarca ihracatını yapmıştır. İşte sözde medeniyet, insan hakları ve demokrasi havarisi Kanada’nın insanlara verdiği değer tam da budur.

Daha 1899 yılında Dr. Montague Murray asbestin asbestoz hastalığına yol açtığını kanıtlamıştı. Asbestin ilk kurbanları işçilerdi. Başlangıçta da asbestin bir iş hastalığına yol açtığı saptansa da olası halk sağlığı riski hemen hiç gündeme getirilmedi. İşçi düşmanı düzen bu malzemeyi yıllarca üreterek ve piyasada satarak hem işçilerin hem de halkın sağlığını bozdu. Etkileri bugün bile halk arasında görülüyor. Önümüzdeki yıllarda bu malzeme halk sağlığına bir risk oluşturmaya devam edecektir. Zira malzeme birçok ülkede yasaklansa bile halen birçok yaşam alanı, evler, binalar, araç ve gereçler asbest içermektedir.

19. yüzyılın sonunda işçi sağlığına zararı kanıtlanan bu ürünün üretimi ve kullanımı, Avrupa Birliği’nde ancak 2005 yılında, Türkiye’de ise ancak 2010 yılında yasaklanmıştır. Bugün Fransa’da asbeste bağlı hastalıklardan yılda 4 bin kişi ölmektedir. Bu sayının önümüzdeki dönem daha da yükselmesi olasıdır, zira söküm ve yıkımlarda milyonlarca parçacık havaya ve suya karışmaktadır. Eski gemilerin hurda haline getirilme işinin az ve orta derecede gelişmiş ülkelere verilmesi de nedensiz değildir. Bunun nedenlerinden birisi çoğu işçinin hemen hiçbir kişisel korunma olmadan asbest sökümü yapmaya zorlanması ve bu asbestin muhtemelen tehlikeli bir atık olarak depolanmak yerine doğaya  atılmasıdır.

Asbest kullanımı tamamen bir kapitalizm hastalığıdır. En korkunç hastalıklara yol açan bir madde on yıllarca bile bile piyasada işlem görmüştür. Üstelik zararsız alternatifleri varken... Asbestin yol açtığı hastalıklar, bilindiği halde hasıraltı edilmiştir. Özellikle 1945’ten sonra Avrupa’da çok yaygın şekilde kullanılmıştır. Bugün 1985’ten önce yapılmış hemen her ev ve her binada asbest vardır! Görünürdeki asbest temizlenmiş, “görünmeyen” asbest halen duruyor. Bir yangın durumunda asıl tehlike ateş değil, asbesttir. Asbestli bir bina yangınında itfaiye en önce ateşe değil, asbeste karşı önlem almaktadır. Sermaye halkı böyle çılgın bir durumla yüz yüze bırakmıştır. Herkesi on yıllarca aldatmışlardır. Birilerini hâlâ aldatıyor olabilirler. Ancak insanları her şeye rağmen her koşulda sürekli aldatamadıkları içindir ki asbesti yasakladılar.

Ama kapitalizmin pisliği her yerde sırıtıyor. Emperyalist metropollerin yaşam alanları asbest istilasına maruz kalmıştır. Bu alanların asbestten temizlenmesi gündemde değildir. Yalnızca mevcut durum/statüko korunmaktadır. 

Kapitalizm gelecek kuşaklara bir asbest dağı bırakıyor. Asbestin sökülmesi ve depolanması gerekiyor. Düzen, bu süreci hiç kuşku yok ki suistimal edecek, faturayı işçilere çıkaracaktır. İşçiler asbest konusunda son derece uyanık olmalı, korunmasız hiçbir işi kabul etmemelidir. Sonucu işsizlik olsa dahi...

Asbest en büyük zararı solunum yoluyla vücuda girdiğinde vermektedir. Özellikle sigara içenler için ayrı bir risk oluşturmaktadır. Zira “soluk borusunun içini örten mukoza (salgı dokusu) hava ile gelen küçük yabancı cisimlerin (örneğin asbest tozlarının) dışarıya atılması için, titrek tüylü hücrelerden’ oluşur ve bu bölüm tütün tüketenlerde ya iyi çalışmaz ya da tamamen devre dışıdır. Yani bu insanlar asbestin solunum yoluyla giren bölümünü kısmen dışarıya atmakta zorlanmaktadırlar. Dolayısıyla daha fazla risk altındadırlar.

Asbest belasını insanlığın başına saran kapitalist emperyalist düzendir. Dün asbest, bugün kauçuk granül, yarın başka bir madde. Düzen servet biriktirme, sermayeyi büyütme telaşı içindedir. Gözü başka bir şey görememektedir. Sonuçta, kâr için savaş çıkartabilen bir düzenden bahsediyoruz. Asbest, kauçuk, granül vs. gibi zararlı maddelerin kullanımı bu düzenin umurunda olabilir mi? İnsan sağlığı, işçi sağlığı bu düzenin umurunda olabilir mi? İşçiler için sağlığa zararlı olmayan, kansere yol açmayan çalışma koşulları bu sistemin umurunda mıdır? Hayır! Bu, onun fıtratında yoktur. Onun tek alternatifi ise işçi sınıfının iktidarı demek olan sosyalizmdir.