Fransız telekomünikasyon şirketi France Télécom yöneticilerinin 2008-2009 yıllarındaki 39 intihar ve intihar girişiminden dolayı psikolojik tacizden yargılandığı davanın son duruşması 11 Temmuz’da Paris’te görüldü. 5 Mayıs’tan beri her gün öğleden sonra duruşmaların yapıldığı davada başta dönemin CEO’su Didier Lombard olmak üzere 7 yönetici, 1 yıl hapis ve 15.000 Euro para cezası istemiyle yargılanıyorlar.
11 Temmuz’da üç avukat son savunmasını yaptı ve üç sanık da son sözlerini söylediler. Önceki duruşmalarda işlenen tek tek vakalarda müvekkillerini sorumluluktan sıyırmaya çalışan avukatlar bu kez siyasi atak stratejisine göre davrandılar. Ölümlerden dolayı intikam saiki ile hareket edildiğini, ama bunun hukuksal açıdan doğru olmadığını, toplumun o zamandan bu yana çok değiştiğini ve Telecom’da bir devrimin gerçekleştiğini, sabit telefondan mobil telefona geçilme sürecinde Telecom’un asimetrik bir rekabet içerisinde bulunduğunu ve bir varlık yokluk meselesi olan bu durumda zorlukla atılan adımların geri alınamayacağını söylediler. Avukatlardan biri 22.000 kişinin işten çıkarılmasına ilişkin CEO Lombard’ın “Ya kapıdan çıkacaklar ya pencereden” sözü için bunun irticalen kullanılan bir ifade olduğunu ve böyle bir şeyin herkesin başına gelebileceğini iddia etti. Aynısı “İntiharlar da moda oldu” sözü için de geçerliydi. Bir mühendis, bir stratejist, bir vizyoner... olan eski CEO’yu wikipedia’dan bulunmuş bilgilerle ve intikamcı hislerle suçlamamak gerekirdi! Bir diğeri volümü daha da yükselterek sanıkların daha yargılanmadan suçlu ilan edildiklerini, günah çıkarmaya zorlandıklarını söyledi ve neredeyse asıl mağdurun Telecom yöneticileri olduğunu ilan etti.
Yumurtalar kırılmadan omlet yapılmaz
Eski CEO Lombard, son söz namına iki içi boş cümle söyledi. İnsan Kaynakları yöneticisi ise sadece Telecom davasının değil neoliberal dönüşüm süreçlerinin hiçbir sonucunun yargılanmaması gerektiğini kapitalistler gözünden özetledi: “Ekonomik performans olmadan sosyal performans olmaz.” Bir diğer ifadeyle “Yumurtalar kırılmadan omlet yapılmaz”. Buna göre şirket bu sonuçlara kasten yol açmamıştı; organize taciz de yoktu.
Karar duruşması için mahkeme 20 Aralık’a ertelendi.
Mahkemeye Telekom işçileri, yeni adıyla Orange’da faaliyet gösteren SUD, CGT, CFDT, CFE-CGC, FO sendikaları üyeleri ve çok sayıda dinleyici katıldı. Yapılan kısa bir basın açıklamasının ardından işçiler söz alıp konuştular. Önceki duruşmalardan farklı olarak değişik illerden de katılım vardı. Salonun yetmemesi üzerine açılan oditoryumun da üçte biri doldu.
İşçilerle bu davada geçmişin değil bugünümüzün söz konusu olduğunu, yeni saldırıların göğüslenmesi gerekeceğini konuştuk. Sınıf kardeşlerini ölüme götüren Telecom yöneticilerinin en azından birkaçının ceza alacağından umutluydular. Duruşma salonunda susmaktan ise kızgın...
Telecom davası, hem işçi sınıfının fizik ve moral yıkımının hem de ona karşı mücadele gereğinin simgesi ve açılması bile zorlu bir kazanım. Ancak sınıf bilinçli işçiler davayı hakettiği ölçüde toplumsallaştırılamadı, burjuvazinin sansür perdesi yırtılamadı. Sırf hapis cezasının savuşturulmaması için bile olayı bugünkü saldırılarla buluşturmak zorunlu.
Mahkemeye çok sayıda basın mensubu gelmesine rağmen haber kanalları davaya nadiren ve mümkün olan en az süreyi ayırıyordu. Son duruşma ise bir dakika bile yer bulamadı. Haber programları Çevre Bakanının arkadaşlarına mecliste istakoz ziyafeti vermesinin “kritiği” ile meşguldüler!
Editörün Notu: 2003 yılında France Telecom’un özelleştirilme sürecinin başlamasıyla 130 bin çalışanı olan firma 2002 yılından 2009 yılına kadar 40 bin çalışanını işten çıkardı.
Özelleştirme sırasında işten çıkarmaların yanı sıra işçiler psikolojik baskıyla istifaya zorlandı. Pek çok kez atama yapmak, sadece yarım saatlik bir molayla 12 saat aralıksız çalıştırmak, deneyimlere uymayan pozisyonlarda çalıştırmak gibi yıldırma politikaları uygulandı.