İş Sağlığı ve Güvenliği Sempozyumu: Sendikalaşma önündeki engeller işçiyi öldürüyor

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkaralı 7 yıl oldu. Ancak yasanın çıkması iş cinayetlerini engellemediği, gibi geçen yıllarda işçi ölümleri daha da arttı. Yasanın değerlendirilmesi için İstanbul Barosunda gerçekleştirilen sempozyumda, iş cinayetlerinin en önemli nedeninin sendikalaşma önündeki engeller ve işçilerin örgütsüzlüğü olduğu vurgulandı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk Mühendis ve Mimar Odası Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi ve İşyeri Hekimleri Derneği tarafından “7. yılında İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu’nun Değerlendirilmesi Sempozyumu” düzenlendi.

İşçi Sağlığı Derneği Kurucu Başkanı Doktor Nejat Yazıcıoğlu adına yapılan sempozyumun açılışında konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Her gün 5 arkadaşımızı kaybediyoruz. İşçi sağlığı ve güvenliği artık bir mücadele alanıdır. Hepimiz biliyoruz ki yasalar kendisini çevreleyen siyasal, ideolojik koşullara göre şekillenir. Hükümet de bu yasayla çok övündü. Ama kara tablo ortadan kalkmadı, aksine ağırlaştı. Piyasa mantığının ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu alanın kendisini piyasaya açan yasanın çöpe atılıp, sendikaların, meslek örgütlerinin, baroların, üniversitelerin karar sahibi olduğu bir süreç işlemeli. Bunların dışında en önemli sorunlardan biri de işçilerin örgütsüzlüğü ve örgütlenmenin önündeki engellerdir” diye konuştu.

"HASTALARIN NEREDE ÇALIȘTIĞINI SORMAMIZ GEREKİYOR"
İstanbul Tabip Odası Bașkanı Pınar Saip de şunları söyledi:

“Bu yasa 50’den fazla çalışanı olan işyerlerini kapsıyor ama kazaların büyük kısmı 50’den az çalışanı olan işyerlerinde meydana geliyor. Biz hekimler de sağlıkta dönüşüm programından sonra, gelen hastaya nerede çalıştığını ve ne iş yaptığını sormuyoruz. Meslek örgütlerinin yetkileri azaltıldı. Bütün bunları topladığımızda iş kazalarının neden arttığını görüyoruz. Bu kanunun meslek kuruluşları tarafından hazırlanması gerekiyor.”

TMMOB İL İKK Sekreteri Cevahir Efe Akçelik ise “AKP döneminde 22 bin işçi hayatını kaybetti. Kayıt dışı işçiler de dahil edildiğinde bu sayının daha da arttığını tahmin ediyoruz. Kuralsız çalışma, taşeron sistemi sürdükçe yasalar ve uygulamalar etkili olmuyor. Emekçilerin sendikalaşması gerekiyor” diye konuştu. Akçelik, iş cinayetlerinin önemli sebeplerinden birinin de işçilerin işsiz kalma korkusuyla kötü koşulları kabul etmeye mahkum edilmesi olduğunu söyledi.

"YASA ÇIKARILDIKTAN SONRA KAPSAMI DA DARALTILDI"
Sempozyumun öğleden önceki oturumunda söz alan ILO Türkiye Ofisinden Burcu Akça Hacıosmanoğlu ILO'ya sunulan ve inceleme sürecinde olan rapor hakkında bilgi verdi.

DİSK Temsilcisi Tevfik Güneş de 6331 sayılı yasanın sosyal tarafların mutabakatı olmadan çıkarıldığını hatırlattı. Yasa çıktıktan sonra Soma, Ermenek ve Torunlar işçi katliamlarının yaşandığını dile getiren Güneș, “Yasa patronların beklentilerine uygun çıkarılmıştır. Yasanın hedefleri yerine getirilmemiştir. Barolar sürece dahil edilmemiştir. Yasa çıktıktan sonra torba yasa ve yönetmeliklerle kapsamı daraltıldı. Çalışma sisteminiz güvencesizlik ve taşeron üzerine kuruluysa hiçbir yasa kazaları, iş cinayetlerini engelleyemez” dedi.

"SÖZ KONUSU KADINLAR OLUNCA ÖNLEMLER AZALIYOR"
Prof. Dr. Erdem Özdemir ise "asıl ișveren ve alt ișverenin" hukuki sorumluluklarını anlattı.

Sempozyumun ikinci oturumunda ilk sözü Birleșik Metal-İș Uzmanı Nuran Gülenç aldı. Sendikaların ve İSG kavramının ortaya çıkıș ve gelișim süreciyle ilgili bilgi veren Gülenç, "Gerçek bir ișçi sağlığı ve iș güvenliği istiyorsak sürece ișçi mutlaka katılmalıdır ve bu ișçinin bir hakkıdır" dedi. Gülenç önemli bir noktaya da dikkat çekti: Kadınların daha kolay ișlerde çalıștığı algısı nedeniyle kadınların yoğun olduğu ișyerlerinde koruyucu önlemlerin üzerinde durulmuyor.

"İȘYERİ HEKİMLERİNİ DENETLEYECEK MEKANİZMA YOK"
İșyeri Hekimleri Derneği Temsilcisi Zühtü Șahin ise ișyeri hekimlerinin görev ve yetkileri hakkında bilgi verdi. 6331 sayılı kanun yürürlüğe girdikten sonra ișyeri hekimliğine ilișkin 10 maddenin değiștiğini ifade eden Șahin, "Hizmetinin karșılığını ișverenden alan ișyeri hekimi ya da İSG uzmanı ne kadar bağımsız olabilir" diye sordu. Türkiye'de çok tehlikeli ișyerlerinin yüzde 36'sında, tehlikeli ișyerlerinin yüzde 32'sinde, az tehlikeli ișyerlerinin ise sadece yüzde 1'inde ișyeri hekiminin bulunduğunu ifade eden Șahin "Üstelik ișyeri hekimleri șu an sadece belli bir ücret karșılığı sertifikalarını yenileyebiliyor. Geldiğimiz noktada ișyeri hekimini denetleyecek, bilgilerinin güncelliğini kontrol edecek bir mekanizma yok" diye konuștu.

"İSG UZMANI ARTIK PATRONUN İHMALİNİ BİLDİREMİYOR"
TMMOB Temsilcisi Maden Mühendisi Mehmet Uygur da İSG uzmanlarının görevleri ve yapılan değișikliklerle ilgili sunum yaptı. İSG uzmanlarının görevinin önlem almak değil patrona bu önlemleri alması için öneride bulunmak, plan yapmak, izlemek ve takibini yapmak olduğunu söyleyen Uygur, "Yani önlem almak işverenin sorumluluğudur" dedi. Daha önce hayati tehlikenin önlenemez olduğu durumda İSG uzmanlarının, patronun uyarılara uymadığında bunu çalıșma ve iș kurumu il müdürlüğüne bildirebildiğine dikkat çeken Uygur "Yapilan değișiklikle o madde de kaldırıldı. Yönetmelikte yapılan sık değișiklikler bir kültürün de olușmasını engelliyor. Biz yapılan değișikleri takip etmekten yorulduk" diye konuștu.

Evrensel

"OSGB'ler İSG Uzmanları ve İşyeri Hekimlerini Güvencesizleştirdi"

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK),Türk Mühendis ve Mimar Odası Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) Meclisi ve İşyeri Hekimleri Derneği tarafından İstanbul Barosu Konferans Salonu’nda düzenlenen 7. yılında İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu’nun Değerlendirilmesi Sempozyumu ikinci gününde devam etti.

Sempozyumun 3'üncü oturumunda, “Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin (OSGB) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Etkisi” ile ilgili sunumlar yapıldı.

İSİG Meclisi’nden Şeref Özcan'ın başkanlığını yaptığı oturumda, İstanbul Tabip Odası (İTO) temsilcisi Dr. Celâl Mestçioglu, TMMOB Temsilcisi Çevre Mühendisi Ömür Yaşayan ve Devrimci Yapı, Yol ve İnşaat İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) Başkanı Özgür Karabulut, kendi alanları açısından OSGB'leri ve 6331 sayılı yasayı değerlendirdi.

"Risk Değerlendirmesi Dikkate Alınmıyor"

İlk olarak Celal Mestçioğlu OSGB'ler hakkında bilgi verdi. Meslek hastalıklarını önlemek amacıyla kurulduğu söylenen, OSGB'lerin katılımcılıktan uzak, kolaycılık ile iş güvenliği uzmanlarının hazırladığı belgeleri taraflarca imzalayan bir kurum haline geldiğini belirten Mestçioğlu yaşanan hiç bir kazada bir neden olarak taraflar risk değerlendirmesinin varlığı yokluğuyla ilgilenmediğini söyledi.

Mestçioğlu, yaşadığımız büyük, toplu iş cinayetlerinde dahi yasanın öngördüğü bu yaklaşımın neredeyse ya hiç akla gelmediğini ya da saptanan risklere karşı sorumluların neden bir önlem almadıklarının sorgulanmadığına dikkat çekti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı istatistiklerine göre OSGB'lerin 2017 yılında 217'si iş kazası, 18'i meslek hastalığı, 853'ü iş durdurmayla ilgili olmak üzere toplam 10804 teftiş yapıldığını söyleyen Mestçioğlu, bunun iş yeri hekimlerinin bağımsızlığını ortadan kaldırarak etkisizleştirdiğini de vurguladı.

"Hizmet Vermeden İş Bitirmeye Çalışılıyor"

TMMOB Temsilcisi Çevre Mühendisi Ömür Yaşayan ise OSGB aracılığıyla emek gücünün sermaye adına denetlenmesi ve sermayenin denetim maliyetinin azaltılmasını sağlandığına vurgu yaptı.

OSGB'Ierle birlikte İş Güvenliği Uzmanlığının güvencesizleştirildiğini ve yalnızlaştırıldığını belirten Yaşayan, İş hekimlerinin meslek örgütleriyle olan bağının koparılmaya çalışıldığını ve patronları koruyan bir meslek haline getirilmeye çalışıldığını,ayrıca OSGB'Ierde iş güvenliği uzmanları arasında bir rekabet oluşturulduğunu söyleyen Yaşayan, aslında hizmet verilmeden iş bitirme şeklinde bir uygulamaya doğru gidildiğine dikkat çekti.

"İSİG Kanunu İşçiler Lehine Yenilenmeli"

İş güvenliği uzmanlarının İSİG çalışması yaparken şirketler ve OSGB temsilcileri tarafından engellendiğini, toplumcu bir yaklaşımla buna karşı durulabileceğini vurguladı.

Sermayenin iş kazalarını 'işçinin hatası' olarak göstermekte olduğunu söyleyen Yaşayan, toplumcu yaklaşımınsa ‘teknik hata’ odaklı olduğunu söyledi. Sermaye egemenliğindeki ülkelerde İSİG denetimlerinin iş müfettişleri tarafından yapılırken, sosyalist ülkelerde denetimlerin sendika müfettişleri tarafından yapıldığını aktatan Yaşayan, işçilerin, kendi sağlık ve güvenliklerini hiç kimseye emanet edemeyeceklerini vurgulayarak işçilerin komiteler şeklinde örgütlenmeleri gerektiğine vurgu yaptı. İSİG politikalarının işçi lehine yenilenmesi ve uygulanması getektiğini iafe eden Yaşayan, bunun için de işçilerin mücadele etmelerinin zorunlu olduğunu söyledi.

"Eleştirdiğimiz Yasanın Çoğu Maddesi Hayata Geçmedi"

İnşaat İşçileri açısından İSİG yasasını değerlendiren Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, yasalarda elbetteki eksiklikler olduğunu ifade eden "Biz şimdi 6331 yasayı eleştiriyoruz, olumsuz pek çok şey olduğunu söylüyoruz ama inşaat işçileri açısından bunun bir kısmının uygulanmasını sağlamak bile bizler için çok uzak, yukarılarda bir şey durumunda" dedi.

"İSİG Uzmanları İGA'nın İnsan Kaynakları Memuru Gibiydi"

İSİG yasalarının inşaat iş kolunda bir karşılığı, hayatlarına değen bir tarafı olmadığını vurgulayan Karabulut, 3. Havalimanı işçilerinin yaşadığı süreci hatırlattı. Övünülen bir projede işçilerin iş cinayetlerinde ölmek istemedikleri, en temel haklarını talep ettiklerinde tutuklandıklarını belirterek "3 Havalimanında, İSG uzmanlarının işçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlayacak mekanizmaları kurmak yerine, daha çok insan kaynakları rolünü üstlenmiş, evrak toplayan, belli formaliteleri yerine getirmeye çalışan birer elaman olduklarını söyledi.

Yasaların yeterliğini tartışmak bir yana var olan yasaların uygulanması için dahi ciddi bir mücadele verilmesi gerektiğini söyleyen Karabulut, bununda mücadeleci işçilerin İSİG kurullarında görev alarak, bu konuda daha bilinçli ve daha örgütlü bir mücadeleyi örebileceğini söyledi.

"Yaşamak ve Yaşatmak İçin Mücadele Ediyoruz"

Karabulut, inşaat işçilerinin yaşamak ve yaşatmak için mücadele verdiğini ve İSİG konusunda bilinçlenmeleri için sendika olarak mümkün olduğunca işçilerin eğitim çalışmalarına katılmalarını, hakları konusunda bilinçlenmelerini sağlamaya çalıştıklarını belirterek bu tür toplantılara da işçilerin katılımının önemli ve geliştirici olduğunu belirtti.

Sempozyum öğleden sonra dördüncü oturumla devam edecek...

Mücadele Birliği