Esenyurt notları: Yeni doğan göçmenler bile sağlığa erişemiyor - Ercüment Akdeniz

İstanbul’da göçmen ve mültecilerin en çok yaşadığı ilçelerden biri de Esenyurt. Geçen hafta Kent Konseyi Göçmen ve Mülteciler Komisyonunu ziyaret ettim. 16 ülkeden insanları bünyesinde toplayan komisyon üyelerinden yaşadıkları sorunları dinledim. Acil taleplerini de.

Göçmen temsilcilerine verdiğim sözü yerine getirerek, toplantıda aldığım notları kamuoyu ile paylaşıyorum:

- İlçede 214 bin kadar mülteci ve göçmen yaşıyor. Bunların 127 bini Suriyeli. Ama gerçek rakam daha fazla. Göçmen/mülteci nüfusu, toplam nüfusun yüzde 24’üne ulaşmış. Belediye, alt yapı hizmetlerinde zorlanıyor. Fakat komisyon üyeleri ilçeye kota konmasına sıcak bakmıyor. İkametgah kısıtlaması olursa ayrımcılık artar görüşündeler. Bunun yerine önerileri: vatandaş başına değil ilçede yaşayan insan başına merkezi hükümetten ekonomik kaynak aktarılması. Hemen hepsi “Göçmen bakanlığı kurulmalı” diyor.

- Kiralık ev bakarken emlakçılar tarafından ayrımcılığa uğrayan Essembion çiftini hatırlarsınız. İşte orası Esenyurt. Biri Türk diğeri Afrikalı çiftin hikayesi haberlere konu olmuştu. Görüştüğüm Komisyon üyeleri diyor ki; “Emlakçılar çoğu zaman Afrikalı göçmenlerden depozito alıp, sonra da ev satılmış gibi numara yapıyorlar. Göçmenler sınır dışı edilme korkusuyla şikayette bulunamıyorlar.”

- İlçe bazında Afrikalı siyahlar daha çok ayrımcılığa uğruyor, özellikle de kadınların rahatsız edildiğine dair bildirimler var. Göçmen ve mültecilerde eğitim oranı düşük olmasına rağmen suça karışma oranı çok az.

- Kozmopolit yaşam kültürel sorunlara yol açıyor. Örnek: Afganistanlılarda “Ayak ayak üstüne atmak” abes değil. Ama Türkiyeliler bu davranışı bazen saygısızlık olarak görebiliyor. Bir arada yaşam için karşılıklı ve ortak kültürel eğitimler şart.

- Göçmenler ve mülteciler sağlığa erişmede ciddi sorunlar yaşıyor. En çok rastlanan hastalıklar tüberküloz ve cilt hastalıkları. Kovid-19 oranları ise bilinmiyor. Göçmenler sınır dışı edilme korkusuyla teste, hastaneye gitmiyor. Aşıya erişim de aynı şekilde sorun... Birçok göçmen devlet hastanelerinde bile fahiş fiyatlarla karşılaşıyor. Buna sebep “turist” kategorisinde muayene olmaları. Zira birçoğu geçici koruma kimliğine sahip değil. Göğüs hastanelerinde de durum farklı değil. Parası olmayıp itiraz edenler için polis çağrılıyor. Kanser tedavisi gören bir hastadan 2 bin 910 TL alınmış. Ek olarak koltuk parası için 840 TL tahsil edilmiş! Şeker hastalarının ilaçları çok pahalı ve alamıyorlar.

- Bebek doğunca aileden pasaport istiyorlar. Bunun için ülkelerine gidip gelmek çoğu zaman mümkün olmuyor. Mültecilerden istenen ve “99”la başlayan kimlik kartları bebekler için de isteniyor. Kimlik yoksa sağlığa, eğitime erişim de yok. Parası olan çocuğunu özel Filistin okuluna kaydediyor. Bu yüzden Komisyon üyeleri doğan bebeklerin vatandaşlığa alınmasını talep ediyor.

- En çok şikayetlerden biri de göç idaresinde karşılaştıkları muamele. Uzun kuyruklar, harç paralarından mustaripler. Görevliler tarafından kullanılan “Git git git” söylemini aşağılayıcı buluyorlar. “99” numaralı kimlikleri olmayanlar 182’den MHRS (Merkezi Hekim Randevu Sistemi) randevusunu alamıyor. Birleşmiş Milletlerin de kendilerine randevu vermediğini dile getiriyorlar. Acil başvurular için “Bize en azından insani ikametgah verilsin” diyorlar.

- İlçede bu kadar çok göçmen ve mülteci olmasının asıl nedeni; patronların ucuz emek tercihi. Zira Avcılar’dan Trakya’ya uzanan fabrikalarda artık göçmen emeği de kullanılıyor. Kent Konseyi Emek Kurulundan arkadaşların verdiği bilgiye göre; göçmen işçilere 1600 TL maaş reva görülüyor. Yani saat ücreti 5.5 liraya denk geliyor! Gece denetimleri pek olmadığı için patronlar göçmenleri gece çalıştırıyor. Ters durumda onları saklayacak birimler bile kurulmuş! Yerli ve göçmen işçiler kimi işyerlerinde hâlâ farklı saatlerde yemek yiyor. Göçmen emeği sömürüsünün panzehri olabilecek sendikalar ise bölgede çok zayıf. Esas çıkış yolu da ortak hak mücadelesinden geçiyor.

Sonuç olarak; Esenyurtlu göçmen ve mülteciler sorunlarına çözüm bekliyor. Onların görünmeyen emek sömürüsü görülmeli, sessiz çığlıkları duyulmalı. Yolunuz Esenyurt’a düşerse göçmenlerin sıcak bir çayını içmeyi, onları dinlemeyi ihmal etmeyin. Dayanışma ezilenlerin nezaketidir.

Evrensel