Bu Ölüm Gemisine Ne Girecek Liman, Ne Sökülecek Tersane!.... - Nilgün Güngör

Brezilya’nın ömrünü doldurmuş uçak gemisi Sao Paolo (eski adıyla Fransız uçak gemisi Foch) sökülmek üzere Aliağa’ya doğru ölüm taşıyarak ilerliyor. Buna karşı İzmir-Aliağa başta olmak üzere ilçe ilçe, gün gün yeni eylemlere sahne oluyor. Yerel eylemler birbirini tetiklerken Sao Paolo uçak gemisi şahsında zorlu bir sınıfsal-toplumsal sınavla karşı karşıyayız. Bu, açıkça siyasal bir mücadele!

ÖLÜ BİR GEMİNİN İŞÇİ VE TOPLUM DÜŞMANI TARİHİ

Sao Paolo’yu Brezilya Fransa’dan almıştı. Fransa donanmasındaki adı Foch’tu –Mareşal Foch!(1) Gerek o, gerekse de onun ikizi olarak inşa edilen Clemenceau uçak gemisi, her zaman işçi sağlığının, çevrenin ve sosyalizmin düşmanı olarak anılacaklar.

Her iki uçak gemisi de ‘60’lı yılların başlarında, Soğuk Savaş hüküm sürer ve yeni bir savaşın patlaması korkusu yaşanırken inşa edildi. O zamana dek kendi uçak gemileri bulunmayan Fransa, ABD donanmasına ait olanları kullanmaktaydı. 1963’te ise bunların yerine “yerli ve milli” uçak gemileri yapma kararı alındı.

Fransa’nın NATO çerçevesindeki yükümlülükleri de bu kararı pekiştiriyordu: ABD Truman doktrini uyarınca Sovyetler Birliği’ne karşı cepheyi güçlendirmek. Bu bağlamda 1950-54 NATO silahlanma programı Fransa’dan üç uçak gemisi sağlamasını gerektiriyordu. Sonuçta Clemenceau 1961 yılında, Foch ise iki yıl sonra hizmete sokuldu.

Foch ve Clemenceau uzun süre Fransız donanmasında yer aldılar, dünya işçi ve emekçilerine ölüm saçtılar, emperyalist rekabette işlev gördüler; nükleer testleri gözlemlemekten eski Yugoslavya’daki iç savaşa dek. Fakat program kapsamındaki en önemli olay belki de Clemenceau’nun sökümü oldu.

İşte bu söküm hikayesinde işçi sınıfını nesiller boyu zehirlemeye doğru ilerleyen Sao Paolo’ya karşı mücadele için çıkarabileceğimiz dersler var...

ZORDUR BİZE GEMİ SÖKTÜRMEK!

Clemenceau, 16 Temmuz 1997’deki son seferinden sonra kullanımdan çekildi ve sökülüp imha edilmek üzere bir İspanyol firmasına satıldı. 2003 yılında Fransa’nın Toulon limanından ayrıldı. Fakat çok kısa bir sürede anlaşıldı ki onu çeken romorkör İspanya’ya değil Türkiye’ye gidiyor! Anlaşılan uçak gemisinin sökümü daha o zaman Türkiye kapitalizminin güvenli kollarına devredilecekti! Anlaşmasının çizildiğini öğrenen Fransız deniz kuvvetleri gemiyi gözlemek için bir fırkateyn gönderdi ve İspanya’yla kontratı iptal etti. Geminin Fransa’da söküleceğini, sonra da Hindistan’a gönderilip orada imha edileceğini açıkladı. 2005 Mart’ında ise asbest karşıtı komitelerin ve çevre derneklerinin dava açması sonucu gemi sökümü yapılamadığı gibi Fransa’dan da ayrılamadı.

Clemenceau hala savaş malzemesi sayılıyordu ve geleneksel bir sınai atık muamelesi göremezdi. Bu durumları göz önüne alan 1989 tarihli Basel Sözleşmesi tehlikeli atıkların en gelişmiş kapitalist ülkelerden orta gelişmişlikte kapitalist ülkelere taşınmasında en tehlikeli yönleri sınırlamayı hedefliyordu. Mısır, Basel Sözleşmesine dayanarak geminin Süveyş kanalından geçmesini geçici olarak reddetti. Hindistan hükümeti de gemiyi günlerce kıyılarından uzakta beklettikten sonra ülkeye girişini yasakladı. Fransız hükümeti gemiyi Manş tarafındaki Breton bölgesinde bulunan Brest limanına geri çekmek zorunda kaldı. Karar Fransa devlet başkanı Jacques Chirac’ın Hindistan ziyareti öncesinde diplomatik bir zorunluluk olarak alınmıştı.

Sonunda Fransız Savunma Bakanlığı 1 Temmuz 2008’de söküm işinin İngiltere’nin Tees nehri kıyısında faaliyet gösteren Able Gemi Geri Dönüşüm firması tarafından yapılacağını açıkladı. Aylarca süren gecikmeden sonra eski adıyla Clemenceau’nun sökümü 2009-2010 yılları arasında tamamlandı. Geminin sökümü Fransa devletine 20 milyon eurodan fazlaya malolmuştu.

BİR ZAMANLAR İNGİLTERE’DE... (2)

700 ton asbest taşıyan uçak gemisi Foch’un İngiltere’deki hikayesi ise yine dikkat çeken yönler içeriyor. Hindistan’a niyet ederken Fransa’nın burnunun dibinde yapılan gemi sökümü için Able firması bölgenin çevre örgütleri ile sağlık ve güvenlik koşullarına ilişkin pazarlıklar yapmak zorunda kaldı. Firma 7 milyon sterlin değerinde geri dönüştürülmüş çelik elde edecek ve 200 işçi istihdam edecekti.

Çevre örgütleri daha önce ABD uçak gemilerinin gelişine karşı üç yıl kampanya yürütmüşlerdi. Kampanya sonucunda yükseltilen gemi söküm standartları bir ilerleme sağlamakla birlikte, Clemenceau için ölümcül bir kargosu olan taksik bir gemi dediler. Devletin Çevre Ajansı ihmallerle suçlandı. Limanın gemi sökümüne uygun tarzda yapılmadığını, zemininin sert olmadığını ve gemi sökümü sonucu serbest kalacak yüzlerce ton zehirli maddenin yeraltı sularını kirleteceğini söyledi mühendisler. “Gemi sökümünün kirletici etkilerini orantısız şekilde yaşamış olan ve İngiltere’deki en yüksek kanser oranlarından birine sahip bulunan küçük bir ilçenin Fransa’nın toksik atığını kabul etmesini çok adaletsiz buluyoruz,” dediler. Meselenin sadece istihdam olmadığının altı çizildi; bölge halkının sağlığına işaret edildi.

Buna karşılık dünyanın en büyük kuru havuzuna sahip olan şirketin CEO’su Peter Stephenson, “Dünyanın, özellikle de kuzeybatı İngiltere’nin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sorunlar içinde büyüme ve istihdam yaratma bakımından muazzam bir potansiyelin bulunduğu bir sanayinin ön cephesinde bulunmamız çok önemli,” açıklamasını yapıyordu.

ÖLÜM GEMİSİNİ DURDURACAĞIZ!

Gemi sökümü dalındaki mücadelelerin karşısına en kolay dikilen bariyerlerin başında, büyüme, istihdam konusundaki gerçekler geliyor. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) gemi söküm uzmanı Paul Bailey, şöyle açıklıyordu:(3)

“2006’da Bangladeş, Çin, Hindistan ve Pakistan dünyanın önde gelen gemi söküm sanayileri olmadan önce bu iş gemilerin inşa edildiği ülkelerde yapılırdı. Fakat yüksek maliyetler ve çevresel kısıtlamalar bu gemileri bırakacak başka yerler aramaya sevketti. Teknik sebepler de var ayrıca: Hindistan ve Bangladeş’deki kuvvetli med cezirler ve daralan plajlar sayesinde maliyetli kuru havuzlara ihtiyaç duyulmuyor.

Güney Asya ülkeleri için yerel ekonomileri de besleyen bir çözüm bu. Örneğin Bangladeş gemi söküm öncesinde hurda çeliğinin hepsini ithal ediyordu. Bugün ise atık gemiler ihtiyacının yüzde 80’ini karşılıyor. Ama hurda çelik değil sadece bu gemilerden elde edilen. Gemi söküm alanlarına yakın caddelerde gemilerden çıkarılan küvet ve tuvaletlerden kazan ve jeneratörlere dek her şeyi satan dükkanlar var sıra sıra. Gemi sanayicileri yaklaşık 200.000 Bangladeşlinin buradaki sanayiden doğrudan faydalandığını söylyüyor. En fazla gemi söküm yapılan Hindistan’da ise bu sayı yarım milyon.”

Tekelci kapitalizmin bölgeye ve herkese ekonomik fayda olarak gösterdiği bu tablo, gerçekte bu işlerde çalışan işçilerin sağlık ve güvenliğini, bölge halkının yaşamını tehdit ediyor. Sökülen gemiler, dönüştürülen atıklar yeniden üretim ve sermaye birikim sürecine dahil edilirken toplum ve doğa öldürülüyor. Gemi sökümünü üstlenen firma, Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (GEMİSANDER), AKP-MHP hükümeti... ne derse desin bu gemi bir ölüm gemisidir. Ok gibi lifleri solunum yoluyla ciğerlere saplanan, parçalayan, şimdiye dek binlerce ölüme yol aç an, suyu ve toprağı imha eden, tekellerin bebek pudralarına kadar kullanmaktan kaçınmadığı öldürücü madde; tonlarca asbest!

Bu yıkımın karşısında ancak birbirini yükselterek eklemlenen öz savunma mücadeleleri ile çıkabiliriz. Bunun gerekliliğini hem 2015 yılındaki Kuito ve Ethane gemilernin(4) sökümünde yaşadık hem de Aliağa gemi söküm işçilerinin mücadeleleri sırasında. Aliağa’da geçtiğimiz Şubat ayında gemi söküm işçileri çalışma koşullarını iyileştirmek için 11 gün boyunca grev yaptılar. Ücretlerine 400 ila 500 TL zam, Cumartesi yarım gün çalışma, sigortaların tam yatırılması, yıllık izin gibi taleplerin yanı sıra, koruyucu malzemelerin eksiksiz dağıtılmasını da istiyorlardı. Giderek zayıflayan ancak işten atılmayla sonuçlanmayan eylem bir ilk fişek olmasıyla önemliydi. Şimdi de gemi söküm işçilerinin Sao Paolo’nun gelişine karşı mücadeledeki yeri anahtar önemde olacak.

Çimentoya-demire bulanmadık toprak, orman parçası kalmayan Türkiye aynı zamanda bu yıkıcı sermaye birikimine karşı eylemlerle de anılıyor artık. Tam da aynı bölgede, açılan bu zorlu yolun başlarında Bergama köylüleri yer almıştı. 1990’lı yıllardaki eylemleriyle bugünkü birçok yerel mücadeleye de milat oluşturan Bergama’da emekçi köylüler hem kazanımları hem de tıkanma noktaları ile önemli bir miras bırakmışlardı. Şimdiki bilinç ve eylemlerde onların unutulmaz izleri var...

20. yüzyılın ikinci yarısındaki çevre mücadelelerinden farklı olarak, gelişen bir bilince sahip işçi, emekçiler toplum-çevre sağlığı mücadelelerinde hem daha güçlü bir aşağıdanlığı sağlıyor hem de ülke çapında ve uluslararası bileşimli bir ağ oluşuyor (hukukçular, akademisyenler, meslek odaları...) güçleniyor.

Sao Paolo, gemi söküm işçilerinin, rafineri işçilerinin, yoksul balıkçıların, kadını erkeğiyle emekçi köylülerin, çocukların... kısacası bugününü ve geleceğini yok edeceği herkesin barikatı ile karşılaşmaya hazır olsun! BU ÖLÜM GEMİSİNE NE GİRECEK LİMAN, NE SÖKÜLECEK TERSANE....

DİPNOTLAR:
(1) Gemiye adı verilen Mareşal Foch, 1. Dünya Savaşının bitiminde imzalanan Versailles anlaşması için “Bu bir barış değil. Bu yirmi yıl sürecek bir ateşkes,” demesi ile anılır. Sovyetler Birliği’ne karşı emperyalist büyük komplolarda adı çok geçen bir askeri komutandır.

(2) https://www.theguardian.com/environment/2009/feb/06/clemenceau-ghost-ship-teesside

(3) http://www2.ilo.org/global/about-the-ilo/mission-and-objectives/features/WCMS_076903/lang--en/index.htm

(4) Kuito, standardın 5 katı radyasyon barındırıyordu. Sökümünde bir işçi 12 metreden düşerek can verdi. Çevre Mühendisleri Odası ve İzmir Barosunun İzmir 3. İdare Mahkemesine açtığı dava, söküm işlemi tamamlandıktan aylar sonra sonuçlandı ve yürütmeyi durdurma kararı verildi. 2016’da sıvılaştırılmış doğal gaz tankeri Ethane’ın sökümü ise alınan yürütmeyi durdurma kararına rağmen yapıldı.