Faşizme Karşı Enternasyonal! - Nilgün Güngör

Fransa’nın erken seçimleri, iç politikasından kat kat etkili bir yer kapladı. İkinci tur seçim sonuçlarını sadece Fransa’da yaşayanlar değil yüzmilyonlarca insan bekledi, tartıştı. Yapılan yorumların hepsi sahiplerinin çeşit çeşit sınıfsal ve ideolojik konumlanışından, nihai amacından, kendi ülkesinin siyasal koşullarından geçerek dile döküldü; neoliberal veya reformcu; işçi sınıfının genel çıkarlarını savunan veya pragmatik -Türkiye’de göçmen düşmanı, göçmen kan emicisi olup başka ülkelerde faşist partileri kınayanlar gibi. Ortak yanı ise iyimserlikti: Ne olmuşsa olmuş, faşist parti RN’ye baraj kurulabilmişti!

İlk ve ikinci tur arası günlerimiz bazan ağır, bazan hızlı geçti. Faşistlerin hükümet olması çalışma ve yaşam koşullarının daha ağırlaşacağı ve belirsizleşeceği anlamına gelmez sadece; asıl önemlisi yaşadığınız toplumda oy verenlerin üçte birinden fazlasının, işçilerin faşist bir partinin etkisine kapıldıklarını gösterir. Politik-moral açıdan, mücadelenin bugününden başlayarak ağır bir tablo çıkar ortaya. Aslına bakılırsa parlamenter yarışa girenlerin seçim öncesi performansı sonucun ne olacağına dair bir ön fikir verıyordu. Seçim kampanya faaliyetleri alışılmışın dışında bir tarzda, bu defa her yerdeydi.

Faşist RN, tekelci burjuvazinin gözüne giriyor

En önemli sonuçlardan biri olarak, önceki seçimlere göre biti kanlanmış, hatta sağcı Cumhuriyetçi Partinin güneyli tuzu kuru kesimini de müttefikliğe devşirmiş bir faşist RN var karşımızda. AB’nin kurucu ve liderlerinden biri olarak Fransız tekelci burjuvazisinin ortak tercihi RN değildi. Emperyalist paylaşımın araç ve yöntemleri dahil acil siyasal koşullar bunu gerektirmiyordu. Nitekim tekelci burjuvazisinin krema örgütü MEDEF lideri Patrick Martin RN’nin programının da Yeni Halk Cephesininkinin de Fransız ekonomisi, büyüme ve istihdam için aynı ölçüde tehlikeli olduğunu söyledi. Fakat bu ne RN’nin kendi temalarını bir miktar düzelterek mali oligarşinin görüş alanına daha fazla girmesini engeller ne de bir kesiminin gözdesi olmasını!.. Burjuvazinin faşist RN ile dans etmek için muhteşem pragmatizmini fazla çalıştırmasına da gerek yoktur, gerektiği anda o taş yerine koyulacaktır.

Büyük patronların çoğu Marine Le Pen ve Jordan Bardella ile ne görüştüklerini ne de böyle bir talep aldıklarını söylüyorlar. İnanırsanız!… Le Monde gazetesine göre silah sanayii patronları, örneğin uzay ve havacılıkta dünya liderlerinden Safran burada açık bir istisna oluşturuyor. (1) Sektörel federasyonlar ve diğer patron lobileri ise Fransa’nın birinci partisi olan RN ile ilişki kurabileceklerini kabul ediyor. RN’ye karşı “baraj” tavrının kurucularından, lüks seyahat şirketi Voyageurs du Monde’un CEO’su patronların çok büyük bir bölümünün RN’ye yüzünü dönmediğini, onu “idare ettiklerini” söylüyor. Humanité gazetesinin patlattığı -ama ana akım medyaya hiç taşınmayan- habere göre Belçika’da faaliyet gösteren Fransız milyarder Pierre-Édouard Stérin’in faşistlerle muhafazakarlar arasında ittifakı kurma planı yaptı. Bu ince mühendisliğin adı “Perikles projesi”ydi.

İşçi sınıfının düşmanları arasındaki bu görüşme trafiği aslında daha eskiye dayanıyor. Geçen sonbaharda Marine Le Pen enerji, su ve atık yönetimi devi Veolia’nın CEO’su ile görüştü. Günlük ekonomi gazetesi Les Echos Şubat ayında Le Pen’in bir makalesini yayınladı. Sağcı günlük gazete Le Figaro’nun sahibi ve kadim bir aile şirketi sahibi ünlü Dassault ailesinin Le Pen’e karşı tutum konusunda bölünmüş oldukları söyleniyor. Lüks mallar üreten Louise Vuitton da faşist liderle ilişki kurmakta gecikmesini telafi etmeye çalışıyor. (2)

Doğrusu, küçük savaşların büyük savaşları, büyük savaşların küçük savaşları içinde barındırdığı, NATO’dan Ukrayna’ya 40 milyar dolar askeri yardım kararının çıktığı, saatlerin kendisine ihtiyaç duyulacak zamanlara doğru sayıldığı bir evrede, RN bir eşiği daha atladı “Melonizasyon” denilen, İtalya başbakanı Meloni’nin sisteme uyumlulaştırılma sürecine girdi. Hızını, kapsamını ve bu ikisinin bileşkesini zaman içinde ve tekdüze olmayan, ama tek kale de oynanmayan biçimde göreceğiz.

İşçilerin de beynine giriyor

Köpek balıkları karşılarında seçim sürecinde milyonları buldular. Bu, parlamenter (ve parlamento dışı) sol partilerin politik tutarsızlıklarından, başbakanlık konusunda birbirleri aleyhine avantaj sağlama pratiklerinden cok daha önemlidir. Kampanya sırasında faşist RN’nin karşısına cumhuriyetin ilkeleri adına dikilme pozları kesse de Macron’un işi işçi sınıfına indireceği darbelere devam etmektir. Yenisi kurulmadığı için işbaşında kalmaya devam eden hükümetin Maliye bakanı bu yıl 25 milyar euro tasarruf hedefinde ısrarlı olduklarını açıkladı. Zaten tarihin ve günün başka örneklerinde olduğu üzere Le Pen/Bardella faşist çetesi sınıf düşmanı çığırtkanlıkta önde gidiyorlarsa bunda asıl pay neoliberal yıkımın, küstahlık ve bastırıcılığındır.

Faşist propaganda bataryası durmaksızın çalıştı, çalışıyor ve çalışacak: İşlerinden olan, ömürlerini verdikleri fabrikalar birbiri ardına kapanan, sosyal ücretleri, hakları emeklilikle birlikte daha da tırpanlanan işçilere, göçmenlerden arınmış bir Fransa’da daha iyi bir yaşam sürebilecekleri, RN işbaşına gelirse sosyal hak ve imkanların Fransızlar lehine kullanılacağı, zaten Fransa’nın Fransızların olmaktan çıktığı, siyahların, müslümanların ve Fransız olmayanların eline geçtiği, İslamlaştığı, öyle ki siyah ve Kuzey Afrikalı futbolcularla dolu milli takımın bile milli sayılamayacağı, suç işleyen yabancıların kolaylıkla sınırdışı edileceği, çocukları suç işleyen ailelerin yaşadıkları toplu konutlardan atılabileceği, Fransa’da doğan çocuklara verilen doğuştan vatandaşlık hakkının kaldırılacağı gibi, sınıf gücüne, dayanışmasına ve mücadele birliğine tam karşıt içerikler taşındı. Ulus-ırk-cinsiyet-eğitim-sektör bölünümünü aşılmaz görünen duvarlarıyla bina etmiş kapitalist iş organizasyonu, işte bu zehrin yayılımından işçi sınıfına karşı kendini zırhlandırarak faydalanıyor.

Geçtiğimiz günlerde Humanité gazetesinde yer alan bir haber, bir fabrikada öğle yemeği sırasında işçiler arasındaki sataşmalara yer veriyordu. Fransız işçiler onyıllardır Fransa’da yaşayan Kuzey Afrikalı işçilere tatil için memlekete sadece gidiş bileti almalarını söyleyerek RN gelirse burada artık onlara yer olmayacağını ima ediyorlar. Üç kişiden biri oyunu RN’ye oy veriyorsa bu artık sadece bir eşek şakası değildir… Seçim sonuçları ile bir sayfayı çevireceksek eğer düşünmemiz gereken, sınıfın birliği için çalışmak, iç gerilimlerinin ve işçi sınıfının bir kesiminin diğeri pahasına kendisini daha iyi hissedebileceği yanılgısının önüne geçmektir. Ama bunun için sınır deyince aklımıza ulusal değil sınıfsal sınırların gelmesi gerekir!

Aynılıklar ve başkalıklar

Dikişleri daralmış, yasaların parlamentoda oylanmadan geçirilmesini sağlayan anayasal 49.3 mermisi ile daha da pisliğe bulanmış bir burjuva demokrasisi altında yaşandı seçimler. Televizyon kanallarında bütün partilerin katıldığı münazaralarda, kampanya metin ve görselleri için verilen zamanlarda, kabaca ve sözde bir “eşitlik” vardı -bizim televizyonlarda seçim döneminde ana muhalefete bile “0 dakika” ayrıldığı düşünüldüğünde bu bir fark elbette! Ne var ki yakından bakınca aynılıklar belirginleşiyor: Faşist RN’yi sabah akşam ağırlamaya doyamayan haber kanalları özellikle Boyun Eğmeyen Fransa’ya (ve lideri Mélenchon’a) cephe aldılar. İlginç olan, bizdeki tartışmalarda olduğu gibi asgari ücret, emeklilik yaşı başta olmak üzere Yeni Halk Cephesi programı için nereden kaynak bulacaklarının didiklenmesiydi. Bu talepleri temelsiz ilan etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bir diğeri ise, RN’nin sürekli işlediği, Yeni Halk Cephesi (özellikle de “aşırı sol” ilan edilen Boyun Eğmeyen Fransa) iş başına geldiği takdirde polis, asker ve güvenlik mekanizmasının etkisizleşeceği temasıydı. Bizdeki “belediye el değiştirirse su ve doğal gaz faturalarını kim dağıtacak...” demagojisini anımsatan biçimde, polis ve askerin parlamenter sol dahil duyduğu allerjiye parmak basılıyor. Asker ve polis içinde RN’nin yaygın biçimde yuvalanmışlığı sayesinde, yönettirmeyiz deniliyor.

Buna karşılık Yeni Halk Cephesi Sosyalist Partinin varlığına dayanarak sistemce kabul edilmiş figürleri parlamentoya taşıyarak (eski Cumhurbaşkanı şimdinin milletvekili Hollande gibi), başbakan adayı olarak devlet dairesi tecrübesinden gelen isimleri önererek zararsızlık teminatı vermeye çalışıyor. Fakat o bile geri çevriliyor -nasıl olsa Olimpiyatlar boyunca işler burjuvazinin yönetim tecrübesiyle pekala yürüyor! Buradan da anlamalıyız ki asıl önemlisi hükümeti bir şekilde kursalar bile ömrü kısa sürecek ve hükümeti kurma ve sürdürmenin dayanağı kitlelerin mücadelesi olmayacak.

Sistemin siyasal mekanizmalarına inançsızlık ve kayıtsızlaşmadan dolayı göçmenlerin, siyahların da yerleşik olduğu emekçi banliyölerin katılımı son seçimlerde de düşük kaldı -fakat sol partilerin, adayların can simidi, emekçi semtlerinin RN’ye geçit vermezliği ile başta Paris olmak üzere büyük kentlerdi. Sol partilerin banliyölerdeki toplumsal ilişkilere dönük pragmatizmini de içeren bu sembiyotik ilişki bir kez daha sonuç verdi, banliyöler Yeni Halk Cephesine oy verdi. Fakat hemen herkes parlamenter siyasetin direğine bağlı olduğundan, aynı anda sınıfsal talepler zorlayıcı bir öz güç ile ortaya koyulmadı.

“İşçi sınıfının olgunluk derecesi”

Fransa’nın seçimlerin ikinci turunda 43 milyonu aşkın kayıtlı seçmenden yaklaşık 29 milyonu sandık başına gitti. Faşist RN 8 milyona yakın oy aldı. Yeni Halk Cephesi (ve geniş haliyle sol) 7,5 milyondan fazla, Macron (kendisi az ama ittifaklarıyla birlikte) 6,3 milyon oy aldı. Faşist tehlikenin gelişini gören geniş kitleler parlamenter solun etrafında toplanırken neoliberal cumhuriyetçiler de bu genel derleniş dalgasının üzerine bindi. Yine de önceki seçimlerden farklı olarak sol faşist partiye karşı neoliberal sağcı partilerin ardında hizalanmadı, kendi adaylarını çıkardı ve kendi taleplerini ortaya koydu.

Yaşadığımız örnekte faşist partiye karşı geçici bir baraj kuruldu. Bu zayıf baraj zaten delik deşik ve tekelci burjuvazi yönetme tecrübesi ve imkanlarıyla kendi oyununu kurmaya girişiyor. Madalyonun diğer yüzünde ise faşizme karşı bir araya gelme tecrübesinden geçen kitleler var. Ne garip ki, sınıf ve kitle hareketinin gücü, mücadele taktikleri, imkanları proletaryanın önderlik ve hegemonyası ile değil yukarda sayılan “aritmetikten” geçerek hesaplanıyor. Dönüp dolaşıp aritmetik hesaplara mecbur kalmaktan kurtulamasa da, Fransa’da sınıf hareketinin büyük kesintiler ve soğumalar yaşamaması avantajımızdır. En son emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı son mücadelelere, Filistin’i savunma eylemlerine liselerden başlayarak geniş katılım, devamlılık adına umut vericidir -bu bileşkeyi mitinglerde olduğu gibi seçim kampanyalarında da gördük.

“Ezilen sınıf, yani gerçekte proletarya, kendi kendini kurtarmak için yeteri kadar olgunlaşmadıkça, çoğunlukla, varolan toplumsal rejimi, olanaklı tek rejim olarak düşünecek, ve siyasal bakımdan söylemek gerekirse, kapitalist sınıfın kuyruğunu, onun aşırı sol kanadını oluşturacaktır. Ama, kendi kendini kurtarmakta daha yetenekli bir duruma geldiği ölçüde, proletarya, ayrı bir parti oluşturur, ve kapitalistlerin temsilcilerini değil, kendi öz temsilcilerini seçer. Öyleyse, genel oy hakkı, işçi sınıfının olgunluğunu ölçmeyi sağlayan göstergedir. Bugünkü devlet içinde bundan daha çok hiçbir şey olamaz ve hiçbir zaman da olamayacaktır; ama bu kadarı da yeter…”

Engels’in bu tanımı bazan çok kabalaştırılıp inandırıcılığına zarar verilse de hep çok haklıdır. Seçimler işçi sınıfının burjuvazinin hangi bariyerini ne oranda aşabildiğini, hangisine hangi oranda takıldığını gösterir. Üzerinden ilerleyeceğimiz somut fotoğrafımızı çeker. Fransız seçimleri de böyledir. Tekelci burjuvazinin önünde her koşulda kaos ve yönetememe krizi duruyor. Tam da bu saatte, işçi sınıfı için yol açıcı olan, parlamenter takvimi, başbakan isminin belirlenmesini, hükümetin kurulmasını, Olimpiyatları, … bekleyip durmak yerine en geniş kitleleri kapsayan asgari ücret, emeklilik yaşı, başta olmak üzere en temel talepleri yükseltmektir. Faşist partinin -sırtını dönüverdiği- demagojilerine kapılan işçi ve emekçileri, yalnızlığa itilmek istenen göçmen işçileri, çoğu yarı zamanlı sendikasız işçileri saflarda daha diri, kalıcı ve etkin kılmaktır.


DİPNOTLAR:

1) https://www.lemonde.fr/economie/article/2024/06/21/legislatives-2024-chez-les-patrons-francais-la-tentation-du-rassemblement-national_6241913_3234.html)

2) https://jacobin.com/2024/06/rassemblement-national-business-elites-elections