İnce Denizcilik'te İş Cinayeti: Özgür Tanrıkulu'na Ne oldu? - Deniz İşçileri Platformu

İnce Denizcilik’e ait İnce Tokyo gemisinde yaşamını yitiren Makine Stajyeri Özgür Tanrıkulu’nun ölümüne ilişkin yeni detaylar ortaya çıktı. DGD-SEN ve Deniz İşçileri Platformu temsilcileri, Özgür’ün annesi Aysel anne ile bir araya gelerek olayın tüm sürecini dinledi. Görüşmede, şirketin sessizliği, gemideki ağır çalışma koşulları ve soru işaretleriyle dolu ölüm süreci bir kez daha gözler önüne serildi.

Aysel anne, Özgür ile iletişimin kesildiği andan itibaren yaşananları anlattı. İnce Denizcilik ne kendisiyle iletişime geçti ne de herhangi bir açıklama yaptı. Aradığı telefonlar cevapsız kaldı.

İletişim kesildikten sonra Aysel anne, oğlunu gemiye gönderen simsarla görüştü. Simsar, Özgür’ün “ufak bir şey yaşadığını” ve “hastanede durumunun iyi olduğunu” söyledi. Ancak Aysel anne inanmadı. Mısırlı yetkililerle kendi çabasıyla iletişime geçtiğinde, Özgür’ün durumunun çok ağır olduğunu öğrendi.

Bu sırada gemi, eşyalarıyla birlikte Özgür’ü Mısır’da terk edip seferine devam etti. Teknik yetersizlik nedeniyle Özgür sürekli şehir şehir hastanelere taşındı. Aysel anne, pasaport işlemlerini tek başına halledip Mısır’a ulaştığında oğluna kavuştu, ancak Özgür artık yaşam mücadelesini kaybetmişti.

Olay Mısır’da “motorsiklet/bisiklet kazası” olarak kayıtlara geçti. Ancak Aysel anne, oğlunun bedeninde kafa travması, akciğer hasarı ve yüzünde darp izleri gördüğünü söyledi. Ailenin talebiyle hem Mısır’da hem de Türkiye’de yapılan otopsilerde darp bulgularına rastlandı. Nihai rapor ise henüz açıklanmadı.

Mobbing, Ağır İş Yükü ve İnsanlık Dışı Çalışma Koşulları
Özgür, MV İnce Tokyo gemisine Katar’da katıldı. Gemiye katıldığı günden itibaren her gün annesiyle iletişimini sürdürdü. Gemide kullanılan kötü yakıt nedeniyle sürekli arızalar yaşandı. Seperatör sökme, piston çekme, makine arızaları derken, her gün dört saatte bir alarm vardiyası tutulmaya başlandı. Özgür stajyer olmasına rağmen bir yağcının bile üzerinde bir tempoda çalıştırılıyordu.

Özgür gemide sürekli mobbinge, ağır iş yüküne ve insanlık dışı çalışma koşullarına maruz kaldı. Sürekli yorgunluktan bitkin düştüğünü annesine yazdığı mesajlarda anlattı. Mısır limanına yakın bölgede yakıtı separe etmeden doğrudan kullandıklarında makine çökmeye başladı. Gemide yoğun iş yükü nedeniyle kavga çıktı. Bu kavgalardan birini Özgür’ün ayırdığını Aysel anneye anlattı. O noktada artık gemiden inmek istediğini söylüyordu.

“Bir Patlama Oldu”
Aysel anne, Özgür ile 29 Eylül günü saat 14:30 civarında konuştu. O saatten sonra Özgür ile bir daha iletişim kuramadı. 30 Eylül günü, şirketten haber alamayınca Özgür’ü gemiye gönderen simsarla tekrar görüştü. Simsar, “ufak bir kaza, iki dikiş atılmış, hastanede” dedi. Aysel anne, oğlunun telefonunu defalarca aradı. Telefon çaldı fakat gemiden kimse açmadı. Simsar sürekli “her şey yolunda” dese de Aysel anne bir tuhaflık olduğunu fark etti. Mısır’daki yetkililere ulaşarak Özgür’ün akıbetini sorduğunda asıl gerçeği öğrendi: Özgür’ün durumu kritikti. Olay “bisiklet/motorsiklet kazası” olarak sisteme bildirilmişti. Ne olduğu belirsizdi.

Aysel anne, Özgür’ün sürekli hastaneler arasında taşındığı için hangi havaalanına ineceğini, Mısır’da oğlunu nasıl bulacağını bilmeden yola çıktı. Özgür, geminin yanaşmış olduğu askeri limandan çıkarılıp beş saatte Hurgada’ya, oradan altı saatte İskenderiye’ye taşındı. Aysel anne, yeni vefat eden oğlunu İskenderiye’de buldu.

Gemide çalışan bir mürettebat, Aysel anne ile iletişime geçtiğinde “gemide test sırasında bir patlama olduğunu, Özgür’ün 10 metre uzakta bulunduğunu, başına parça isabet ettiğini ve başında baret olduğunu” söyledi.

Ancak Aysel anne, oğlunun darp edilmiş olabileceğinden şüphe etti. Ya gemideki mobbingin sonucu olarak ya da görmemesi gereken bir şeye tanık olduğu için öldürülmüş olabileceğini düşündü. Şöyle sordu:

“Askeri limanda bir patlama olmuş olsa bu nasıl kayıtlara bisiklet kazası olarak geçebilir? Patlamanın gerçekleştiğine dair neden hiçbir kanıt sunulmuyor?”

Kurumlardan Dayanışma Sözü
DGD-SEN ve Deniz İşçileri Platformu temsilcileri, Aysel anne’ye hem hukuki destek hem de dayanışma sözü verdi. Görüşmede, daha önce yaşamını yitiren Yiğit Acar, Mustafa Koç, Sadullah Babacan, Berkan Aslan, Uğur Kır, Kafkametler, Batuhan A. ve Kerç patlamasında ölen denizciler de anıldı.

Bu ölümler kader değil; denizcilik sektöründeki denetimsizlik, rüşvet, offshore sistem ve güvencesizliğin bir sonucudur.

Deniz İşçileri Platformu olarak bir kez daha söylüyoruz:
Özgür Tanrıkulu’nu unutmayacağız, unutturmayacağız.
Gemilerde yaşanan sömürüye, kaybolmalara, saldırılara ve iş cinayetlerine karşı mücadeleyi büyüteceğiz.

Deniz İşçileri