İTÜ’deki iş cinayeti davası kapatılmaya çalışılıyor: 7 yıldır devam eden davada hala sonuca ulaşılamadı

2017 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) geçirdiği iş kazasında yaşamını yitiren ve konuya ilişkin hukuki süreç başlatan Murat Danacı’nın oğlu Ozan Danacı, gazetemize ulaşarak dava sürecindeki hukuksuzlukları ve aksaklıkları anlattı.

5 Mayıs 2017 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki Elektrik Elektronik Fakültesi’nin arka cephesinin camlarını silen Grand Paşa isimli taşeron firmaya bağlı temizlik işçisi Murat Danacı, cam temizliği sırasında 3’üncü kattan düşerek hayatını kaybetmişti.

Camları dışarıdan silmek üzere fakülte binasının etrafını sarmış bulunan güneş kırıcı platformun üzerine çıkmak zorunda kalan Danacı, gölgelik olması amacı ile yapılan bu platformun üzerinde çalışmaya zorlanmıştı. Söz konusu platformun duvardan ve pencerelerden uzaklığı ise 70 ila 75 cm’di. Bunun yanı sıra bu platform üzerinde güvenlik halatını bağlamak üzere hazırlanmış, iş sahası süresince kesintisiz bir güvenlik sistemi bulunmuyordu. Kaldı ki 3 kişinin platforma çıkarıldığı bu binada yalnızca 1 adet, o da oldukça eski emniyet kemeri bulunmaktaydı.

İş cinayetinde yaşamını yitiren Murat Danacı da, bu koşullarda platform üzerine henüz çıkamadan dengesini kaybederek yaklaşık 14 metre yükseklikten düşerek yaşamını yitirdi. SGK müfettişlerinin yaptığı inceleme sonucu, işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davrandığı ve olayın meydana gelmesinde yüzde 100 kusuru bulunduğu tespit edildi ve bu tespit, konuyla ilgili hazırlanan SGK müfettiş raporunda yer aldı. İş cinayetinin nasıl meydana geldiğini anlatan Danacı, şu ifadeleri kullandı:

“Bir gölgelik, güneş kırma panelleri varmış dış cephede. Cam ile panel arasında 70-75 cm boşluk var. Bu güneş panelli yerlere babam ve arkadaşları geldiği zaman, şefleri ‘Panellerin olduğu herhangi bir odanın kapısı açıksa bu odadan girelim, camdan dışarı çıkıp kapısı kilitli olan odaların camlarını da dışardan silelim’ diyormuş. Bunun için de herhangi bir iş güvenliği olmadan panellerden yürümeleri gerekiyormuş. Babam kütüphanenin camına çıkıyor, içerden güneş panellerine geçmek için cama çıkıp 70-75 cm’i atlaması gerekiyor. Paneller camdan daha aşağıda olduğu için aşağı doğru atlaması gerekiyor.”

“İTÜ yetkiye sahip olmasına rağmen denetleme yapmamış”
İTÜ’nün Grand Paşa isimli taşeron firma ile yaptığı sözleşmeyi mahkemeye sunduğunu söyleyen Ozan Danacı, “İTÜ, zaman zaman denetleme yetkisine sahip ama herhangi bir denetleme yapmıyor. Ceza Mahkemesi’nde görülen davada asli kusurlu olarak Grand Paşa taşeron şirketin adı var, bunu değerlendirdik ve bu konuda detaylı şekilde soruşturmanın yapılmadığını fark ettik. İTÜ’nün de kusurlu olduğunu düşünüyorum.”

Kazanın ardından başlayan dava sürecinde yaşanan hukuksuzluklara ilişkin gazetemize açıklamada bulunan Murat Danacı’nın oğlu Ozan Danacı, 7 yıldır sonuca varılamayan davada adalet çağrısında bulundu.

Murat Danacı davasında Ceza Mahkemesi, sadece alt işveren olan taşeron firmayı suçlu bulurken Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada ise hem alt işveren taşeron firma hem de üst işveren olan İstanbul Teknik Üniversitesi, kusurlu bulundu. Ceza Mahkemesi’nde yalnızca alt işveren taşeron firması suçlu bulunurken Hukuk Mahkemesi’nde hem taşeron firmanın hem İTÜ’nün kusurlu bulunmasının nedenini araştıran Murat Danacı’nın oğlu Ozan Danacı, 2019 yılında İTÜ yönetiminden de şikayetçi olarak hukuki süreci başlattı.

Ancak bu süreç 2023 yılının başına kadar uzadı. Ozan Danacı bu süre boyunca sürekli savcılığa gitmesine rağmen bir türlü sonuca ulaşılamadı. Savcılığa gittiğinde sürekli oyalandığını ifade eden Danacı, sürecin 2023 yılına kadar geldiğini söyledi. 2023 yılında tekrar savcılığa gittiğini kaydeden Danacı, savcının değiştiğini bildirdi. Savcının neden değiştiğini soran Danacı, net bir yanıt alamadı.

2023 yılının başlarında biten soruşturmada ise Danacı, İTÜ’deki yetkililer hakkında dava açılamayacağı ve durumun Yüksek Öğretim Kurumu’na (YÖK) bildirileceği cevabını aldı. Danacı ise CİMER’e konuya ilişkin şikayet kaydı oluşturduğunu söyleyerek İstanbul Teknik Üniversitesi’nde iki yetkilinin sorumlu olduğunu ifade etti. Konuya ilişkin YÖK’e yapılan suç duyurusunda ise şu ifadeler yer aldı:

“Maktulün olay tarihinde İstanbul Teknik Üniversitesinde temizlik işçisi olarak çalıştığı, ancak
geçirdiği iş kazası nedeniyle görevi başında hayatını kaybettiği, maktulün bağlı olarak çalıştığı alt işveren
Grand Paşa Tur isimli şirket yetkilisi olan Hakim Lokman Karahan hakkında olayda kusurlu olduğu
gerekçesiyle açılan davanın İstanbul 22’nci Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/46 esas sayılı dosyasında
devam ettiği, sonrasında olay hakkında alınan bilirkişi raporunda İstanbul Teknik Üniversitesi yetkililerinden İhale Yetkilisi Genel Sekreteri olan Ensar Keskin ile Fakülte Dekanı Prof. Dr. Serhat
Şeker’in de tali kusurlu olarak maktulün ölümünde sorumlu olduklarının belirtildiği,
2547 sayılı yasanın 53’üncü maddesinde “ilk soruşturmanın Yükseköğretim Kurulu Başkanı için
kendisinin katılmadığı, Milli Eğitim Bakanının başkanlığındaki bir toplantıda, Yükseköğretim Kurulu
üyelerinden teşkil edilecek en az üç kişilik bir kurulca, diğerleri için, Yükseköğretim Kurulu Başkanınca
veya diğer disiplin amirlerince doğrudan veya görevlendirecekleri uygun sayıda soruşturmacı tarafından
yapılacağının hüküm altına alındığı, şüphelilerin de üniversite görevlisi oldukları, üzerilerine yüklenen
suçun görevleri sırasında gerçekleştiği, dolayısıyla soruşturmanın 2547 sayılı kanun uyarınca yürütülmesi
gerektiği, bu nedenle Cumhuriyet Başsavcılığımızın konu hakkında görevli olmadığı, görevli makamın
Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı olduğu tüm evrak kapsamından anlaşılmakla, GÖREVSİZLİĞİNE, Cumhuriyet Başsavcılığımızın Evrakın takdir ve ifası için görevli YÜKSEKÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞINA
GÖNDERİLMESİNE karar verildi.”

CİMER’e yapılan şikayetin üzerinden 1 yıldan fazla süre geçmesine rağmen söz konusu kişiler hakkında herhangi bir dava açılmadığını ve kendisine bilgi verilmediğini söyleyen Danacı, hukuki sürecin hızlıca başlayarak sonuca varmasını ve sorumlu kişilerin cezalandırılması çağrısında bulundu.

Ceren Erdoğdu / Yolculuk