Türkiye’de çocuk işçiliği, son yıllarda “mesleki eğitim” adı altında devlet politikalarıyla yeniden ve kitlesel biçimde görünür hale geldi. Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulamasıyla ortaokul sonrası çocuklar, haftanın bir günü okula gidip dört günü işyerlerinde geçiriyor. Ancak bu sistem, eğitimden çok ucuz işgücü üretme mekanizmasına dönüşmüş durumda.
Eğitim hakkı, işverenin insafına bırakılan bir çalışma düzenine sıkışırken, çocuklar düşük ücretlerle ağır koşullarda çalıştırılıyor. İSİG Meclisi’nin verileri, MESEM kapsamında çalışan yüz binlerce çocuğun özellikle metal, inşaat ve tekstil gibi tehlikeli sektörlerde iş kazalarına maruz kaldığını, hatta yaşamını yitirdiğini ortaya koyuyor.
Son olarak; Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde Dilovası’ndaki Ravive Kozmetik fabrikasında meydana gelen patlamada aralarında çocuk işçilerin de olduğu altı işçi hayatını kaybetti. 11 şüpheli gözaltına alındı, SGK ve İŞKUR’dan 7 personel açığa alınmıştı.
İSİG Meclisi’nin verilerine göre, 2013 yılından bu yana Antalya’da 18 yaşın altında 25 çocuk işçi hayatını kaybetti.
“İŞVERENİN KEYFİNE KALAN BİR ÇALIŞMA DÜZENİ SÖZ KONUSUDUR“
Türkiye’deki ve Antalya’daki çocuk işçiliğine dair İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) Genel Koordinatörü Murat Çakır, açıklamalarda bulundu.
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğin devlet eliyle kitleselleştirildiği bir biçim olduğunu ifade eden Çakır, “Burada ortaokul sonrası bir gün okula dört gün işe denilerek çocuklar meslek öğrenmektedir. Ancak bu söylem pratikte böyle değildir. Çocuklar haftanın bir günü okulda birbirlerini görme dışında bir eğitim almamaktadır. İşyerinde ise çalışma günü 5-6’ya çıkmakta, çalışma saatleri 8-12 saat arası değişmekte ve ustanın yanında iş öğrenen değil bizzat işi yapan bir işçi gibi çalışmaktadır. Yani işverenin keyfine kalan bir çalışma düzeni söz konusudur” dedi.
Çocukların asgari ücretin yarısı veya üçte biri arasında değişen ücretlerini de devlet karşıladığını ifade eden Çakır, “Şu an gelinen durumda mesleki ortaokulları açılarak çalışma yaşı 10-11’e çekilmektedir. Çalışmanın adının eğitim olması bu çocukların işçi olmadığını öğrenci olduğunun algısını oluşturmakta ve çocuk işçilik maskelenmektedir” sözlerini kullandı.
MESEM kapsamında 500 bin civarında 18 yaş altı öğrenci bulunduğunu söyleyen Çakır, “Bu öğrenciler sanayi, inşaat ve hizmet sektörlerinde çalışmaktadır. Son iki yılda en az 15 MESEM’li öğrenci/işçinin çalışırken öldüğünü kayıt altına aldık. Ölüm ve yaralanmalara en çok metal, ağaç, tekstil ve inşaat işkollarında rastlıyoruz” ifadelerini kullandı.
“OTELLERDE ÇOCUK EMEĞİ ÇOK YAYGIN”
Antalya’da 2013’ten bugüne 25 çocuk işçi hayatını kaybettiğini vurgulayan Çakır, şunları söyledi:
“Bu ölümlerin çoğu tarım ve turizm işkollarında meydana gelmiş. Yine otel inşaatı veya otel-seraların teknik işlerini yapan ya da oto yıkamacı çocuk ölümlerini görüyoruz. Tarımdaki ölümler genelde aile emeği içinde görülüyor. Yani işçiye günlük veya iş başına belli bir ücret veriliyor ve bu iş tüm aile tarafından yapılıyor. Burada çocuklar ücretlendirilmese bile işin içinde. Keza kent bir turizm merkezi. Otellerde çocuk emeği çok yaygın. Özellikle otellerin servis kazalarında çocuk işçi ölümlerine rastlıyoruz.”
Turizm sektöründe çalışma koşulların kötü olduğunu ifade eden Çakır, “Sezonlarda neredeyse izin almadan çalışan, günde 12-14 saate varan, sigortasız yani güvencesiz bir çalışma ortamı söz konusu. Tarım işkolundaki ölümler başlı başına bir görünmezlik altında kalıyor zaten. Turizmde de ihtiyaç duyulan ucuz emek ihtiyacı bu çocuklardan karşılanıyor. Ekonomik çıkarlar söz konusu olunca da çocuk işçilik hasır altı edilen bir husus oluyor” dedi.
Yasaların uygulanıp 15 yaş altında çocuklar kesinlikle çalıştırılmaması gerektiğini belirten Çakır, son olarak şunları söyledi:
“15-18 yaş arasındaki çocukların tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalıştırılmaması için denetlemeler artmalıdır. Bu iki duruma da uymayan kişilere, işyerlerine ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. İkinci olarak eğitim parasız olmalı ve bilimsel bir temele oturmalıdır. Zira 4+4+4 sistemi ve her ile bir üniversite uygulaması eğitimin içeriğini boşaltmıştır. Üçüncü olarak MESEM uygulamasından vazgeçilmeli ve mesleki eğitim yeniden yapılandırılmalıdır. Son olarak çocukların yaşam alanlarında sportif, sanatsal mekanlar artırılmalı, çeteler bu yaşam alanlarımızdan temizlenmelidir.”
