Davutpaşa'dan Sakarya'ya esnek ve kuralsız çalışma: Toplu iş cinayetleri - Deniz İpek

Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik: “Atölyenin üst katında ne yapıldığını komşusu bilmezse biz nereden bileceğiz. Bu işyerinin kaçak olarak iş yaptığı bize ihbar edilmeliydi.”

Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler: “Maytap atölyesinin ruhsatı yok. Maalesef böyle kaçaklar oluyor.”

Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş: “Vatandaş ihbar etmezse kaçak olduğunu nereden bilelim?”

31 Ocak 2008 günü İstanbul Davutpaşa Çiftehavuzlar Caddesi’nde meydana gelen patlama sonrası, böyle vakaların olması “normal”di, devlet yetkilerine, sorumlulara göre normal olmayan ise denetimsizlik değil, denetime davet etmeyenlerdi.

"O DÖNEM İSTANBUL’UN İNŞAATLARI HEP DENİZ KUMUYLA YAPILIYORDU"
Davutpaşa’da 1994 yılında açılmış bir iş hanında onlarca atölye üretim yapıyor. Emek İşhanı’nın inşaatına 1989 yılında başlanmış. Turgut Özal döneminde açılan binlerce ruhsatsız işyeri gibi bu inşaatın da ruhsatı yok. Öyle ki, 2010 yılında görülecek davada iş hanı sahibi Remzi Koçyiğit, “O dönem İstanbul’un inşaatları hep deniz kumuyla yapılıyordu” diyerek binanın daha en başından yıkılma riski taşıdığını söyleyecekti. İşhanı ruhsatsız, yıkılma riski taşıyor, üst katında izinsiz maytap ve havai fişek üretimi yapılıyor. Alt katta işçiler paketleme yapıyor. Birçoğu ne paketlediğini bile bilmiyor. Sabah mesaisi başlayalı 1 saate yakın olmuştu ve 09.30 sularında han büyük bir patlama sesiyle sarsıldı. İşçilerin bir kısmı toz duman olan işyerinin üst katına koştu. Komşu işyerlerinde çalışan işçiler de patlamanın olduğu yere doğru geliyor. Ancak kimse patlayanın havai fişeklerden olduğunu bilmiyor. Birkaç dakika sonra ikinci bir patlama yaşanıyor. O gün orada 21 kişi öldü. 116 kişi de yaralandı. Ölenlerin 8’i ise ilk patlama üzerine patlamanın olduğu işyerine doğru koşan insanlar. 2008'de İstanbul Davutpaşa Çiftehavuzlar Caddesinde havai fişek imal eden kaçak bir işyerinde patlamanın gerçek hikayesi böyle başlıyor, patlamanın etkisiyle binada bulunan 20 işçi ve maytap atölyesinin sahibi de hayatını kaybediyor.

ENDÜSTRİYEL YANGIN VE PATLAMALARDA EN AZ 29 İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ
Davutpaşa’dan sonra patlayıcı imalatı yapan işyerlerinde değişen bir şeyin olmadığının kanıtı olarak 2020 yılında Sakarya-Hendek’te havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamayla anlıyoruz. Patlamanın ardından Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikasının kuruluşundan başlayarak nasıl usulsüzlükler yapıldığı; 7 işçinin hayatını kaybetmesi ve 114 işçinin yaralanmasına yol açan facianın adım adım adeta organize edildiği de ortaya çıkmıştı. Kimya Mühendisleri Odası (KMO) İstanbul Şubesi’nin tespitlerine göre, 2020 yılında, Türkiye’de en az 493 endüstriyel yangın ve patlama meydana gelirken, bu olayların 441’i endüstriyel yangın, 52’si ise endüstriyel patlama olarak sınıflandırıldı. Gerçekleşen bu endüstriyel yangın ve patlamalarda en az 29 işçi hayatını kaybetti, en az 239 işçi ise yaralandı. Yüzlerce kişi ise yangından sonra ortaya çıkan boğucu ve zehirleyici gazlardan etkilendiği için tedavi gördü. Tespit edilen yangın ve patlamaların yüzde 14’ü metal, yüzde 18’i tekstil, yüzde 23’ü ağaç, kağıt, mobilya, yüzde 10‘u kauçuk, plastik ve yüzde 13’ü gıda sektörlerinde faaliyet gösteren endüstriyel tesislerde gerçekleşti. Havada, karada ve denizde; asgari ve zorunlu olmayan işlerde koronavirüs salgınına rağmen süren üretim baskısı, alınmayan önlemler işçileri, emekçileri tedirgin ederken hükümet; pandeminin, ekonomik krizin “Allah’ın bir lütfu olarak” patronların hizmetine sunmaya devam ediyor.

MOBİLYA İMALATHANELERİ YANGIN VE PATLAMANIN EN FAZLA GÖRÜLDÜĞÜ TESİSLER
2018, 2019 ve 2020 yılları boyunca endüstriyel yangın ve patlamalarda Kimya Mühendisleri Odası (KMO) İstanbul Şubesi’nin tespitlerine göre öne çıkan sektörler değişmemiş. En çok endüstriyel yangın ve patlama olan sektör 2018 yılında tekstil, 2019 yılında metal olurken, 2020 yılında ise ağaç, kağıt, mobilya oluyor. Bu konuda ayrıntılı bir karşılaştırmayı daha sağlıklı yapabilmek için, sektörü tespit edilemeyen yangın ve patlamaları çıkarıp, geriye kalan yangın ve patlamalardaki yüzdesel dağılıma bakmamız gerekiyor. Tekstil sektörü, 2018 yılında sektörü tespit edilen yangın ve patlamaların yüzde 27’sini, 2019 yılında yüzde 13’ünü, 2020 yılında ise yüzde 18’ini oluşturdu. Metal sektörü ise 2018, 2019 ve 2020 yıllarında sırasıyla yüzde 18’ini, yüzde 16’sını ve yüzde 14’ünü oluşturuyor. Ağaç, mobilya ve kağıt sektörüne bakıldığında ise, sürekli bir artış eğilimi mevcut. 2020 yılı için yüzde 23’lük bir oran ile en çok yangın ve patlamanın yaşandığı sektör oldu. Endüstriyel yangın ve patlamalar, tesis türüne göre incelendiğinde, mobilya imalathaneleri 47 adet yangın ve patlama ile en fazla vakanın görüldüğü tesis türü. Bu tesislerde yanıcı maddelerin çokluğu ve üretim sırasında yanıcı nitelikteki tozların ortaya çıkışı, bu tesislerdeki yangın tedbirlerinin daha özenle yapılmasını zorunlu kılıyor.

GERİ DÖNÜŞÜM VE ATIK BERTARAF TESİSLERİ YANGINLARIN EN SIK GÖRÜLDÜĞÜ TESİSLER
Endüstriyel yangın ve patlamalar incelendiğinde, sektöründen bağımsız olarak geri dönüşüm ve atık bertaraf tesisleri, yangınların en sık görüldüğü tesis türü. 2020 yılı içerisinde atıkların çeşitli amaçlarla toplandığı tesislerde 33 yangın tespit edilmiş. Bu tesislerde düzensiz istiflemenin yaygın olması, kağıt, karton, plastik vb yanıcı maddelerin çoğunlukta olması gibi sebepler, yangın ve patlamaları arttırıyor. Atık ve geri dönüşüm tesislerinde denetimler mutlaka arttırılması gerekiyor. Endüstriyel yangın ve patlamaların tesis içerisinde gerçekleştiği bölümler incelendiğinde ise, bölümü tespit edilen 143 adet yangın ve patlamanın yarısından fazlasının, depolamanın yapıldığı, depo ve silo bölümlerinde gerçekleştiği görülüyor (77 adet). Depolama, yangın güvenliği için özel tedbirler gerektiren bir alan. Bu durum, özellikle, yanıcı malzemelerin depolanması konusu üzerinde daha fazla durulması gerekliliğini ortaya koyuyor. Endüstriyel yangın ve patlamaların en çok gerçekleştiği il olan İstanbul’da yangın ve patlamaların ilçelere dağılımına bakıldığında, özellikle kimya sanayinin yoğun olduğu Tuzla, ve sanayi sitelerinin yoğun olarak bulunduğu Esenyurt’un diğer ilçelere göre öne çıktığı görülüyor. Bu iki ilçeyi, yine sanayinin yoğun olduğu Zeytinburnu, Başakşehir ve Ümraniye takip ediyor. Tuzla, Esenyurt, Zeytinburnu, Başakşehir ve Ümraniye ilçelerinde çıkan yangın ve patlama sayısı, İstanbul‘daki toplam yangın ve patlama sayısının yüzde 50’sinden fazla. Bu ilçelerde sanayi tesisleri ve diğer fabrikaların yaşam alanlarından tam anlamıyla soyutlandığı söylenemez. Bu durum, endüstriyel yangın ve patlamaları toplumsal bir sorun haline dönüştürüyor. 2018 ve 2019 yıllarına bakıldığında da, önceki raporlarda İstanbul’daki endüstriyel yangın ve patlamaların, yine aynı ilçelerde yoğunlaştığı görülüyor. Tutuşturma kaynağı tespit edilen yangın ve patlamalarda, elektriksel kıvılcım kaynaklı olanlar ön plana çıkıyor. Elektrik tesisatlarının periyodik bakım ve kontrollerinin yapılmaması, elektrikli çalışmalarda iş güvenliği kurallarının ihlal edilmesi, elektrik kaynaklı yangınların artmasına sebep oluyor. Mekanik kıvılcım ve aşırı ısınma kaynaklı olan kazalar, elektriksel kıvılcım kaynaklı yangın ve patlamaları takip ediyor.

PROSES VE İŞ GÜVENLİĞİ TEDBİRLERİNİN YETERSİZ OLMASI, AÇIK ARA EN ÖNEMLİ SEBEP
Basında, meydana gelen endüstriyel yangınların çoğunun sabotaj sonucu çıktığına dair haberler sık sık görülüyor. Özellikle ekonomik kriz koşullarında, işverenlerin sigortadan para almak amacıyla, kasıtlı olarak yangın çıkardığı iddiası yaygın. Bu durumun zaman zaman gerçekleştiği doğrudur, ancak kesin bilgiler olmadığı sürece yangınların sabotaj olduğunu söylemek gerçek dışı oluyor. 2019 yılındaki endüstriyel yangınlar içinde sadece 5 tanesinin sabotaj olduğunu tespit edebiliyoruz. Bu sayı, tespit edilemeyenler ile birkaç katına çıkacak olsa da, yangınların çoğunluğunu oluşturmuyor. Endüstriyel yangın ve patlamalarda, yangın, patlama, proses ve iş güvenliği tedbirlerinin yetersiz olması, açık ara en önemli sebep.

2020 yılı içerisinde çıkan endüstriyel yangınlar incelendiğinde, geçtiğimiz yıllarda da mevcut olan bir durum var. Gerçekleşen yangınların önemli bir kısmında, yangın devam ederken çalışanların binalara girerek işyerinin maddi varlıklarını kurtarmaya çalıştıkları görülüyor. Bu durum, yangın sonucu gerçekleşen yaralanma ve ölüm vakaları ile çalışanların ekonomik durumu arasında bir bağlantı olabileceğini gösteriyor. İşsizliğin ve salgının bu denli yoğun olduğu dönemlerde çalışanların işini ve iş yerini kaybetme korkusundan dolayı, patronunun takdirini de kazanmak amacıyla böylesine tehlikeli davranışlara yönelebilecekleri söylenebilir. Bu değerlendirmenin yanı sıra, yaşanan bu gibi acil durumlarda, insan psikolojisi, işe aidiyet, çalışma arkadaşlarını kurtarma gibi faktörlerin de etkili olduğu söylenebilir.

KURALSIZ VE ESNEK ÇALIŞMA
Çalışanlar, endüstriyel yangınlarda Acil Durum Planlarına göre hareket etmesi sağlanmalı, hızlı bir şekilde toplanma noktasına gitmeleri için organizasyon yapılıyor olmalı. İçeride mahsur kalanlar, itfaiye ve eğitimli ekipler tarafından kurtarma operasyonu yapılmalı. Yapıdaki yangın, diğer yanıcı malzemelere sıçrayarak, çok hızlı bir şekilde büyüyebilir, patlama yaşanabilir. Dahası, yanıcı malzemelerin doğasına bağlı olarak boğucu ve zehirleyici özellik gösterebilir. Bu sebeple, yangına müdahale eden itfaiye ve işyerinin yangınla mücadele ekibi dahi, öncelikle kendi güvenliklerini sağlayarak yangına müdahale etmeliler. Kovid-19 pandemisi sonrası işsizlik tehdidi de kullanılarak kuralsız ve esnek çalıştırma kural haline getirildi. Yeni normal denilen süreç işçiler için her açıdan güvensizleştirme olarak hayata geçiriliyor. İşyerlerinde çalışma koşulları çok daha kötüleşmeye devam ediyor. Aşırı çalıştırmaya zorlanılan bu dönemde iş cinayetleri de kitlesel olarak yükseliyor. Önlemlerin alınmaması ve denetimlerin yapılmaması durumunda endüstriyel kazalara bağlı toplu iş cinayetleri ve feci işçi ölümleri devam edecek.

KİMYASAL TESİSLERİN KAPASİTE RAPORLARI GİZLİ
Türkiye’de kimyasal tesislerin kapasite raporları yasa ile gizli tutuluyor. Bu nedenle yangın olan tesislerin depolarında bulunan tehlikeli kimyasalların cinsi ve miktarı bilinemiyor. Bu bilgiler, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerinde mevcut olduğu halde yangının etkileri ve alınacak önlemler konusunda sağlıklı bir açıklama yapılmıyor. KMO’nun tespit ettiği endüstriyel yangın ve patlamalardan sadece yaklaşık olarak üçte birinin tutuşturma kaynağı tespit edilebilmiş. Tutuşturma kaynağı tespit edilen yangın ve patlamalarda elektriksel kıvılcım kaynaklı olanlar ön plana çıkıyor. Elektrik tesisatlarının periyodik bakım ve kontrollerinin yapılmaması, elektrikli çalışmalarda iş güvenliği kurallarının ihlal edilmesi elektrik kaynaklı yangınların artmasına sebep oluyor. Elektriksel kıvılcım kaynaklı yangın ve patlamaları, mekanik kıvılcım ve aşırı ısınma kaynaklı olanlar takip ediyor. Mekanik kıvılcım kaynaklı yangın ve patlamaların önüne geçebilmek için mekanik kıvılcım kaynağı olduğu bilinen ekipmanların çalışmaları sırasında özel tedbirler alınmalı ve “iş izin” sistemi uygulanmalı. Açık alev kaynaklı yangınlar için de aynı durum geçerli. Aşırı ısınma kaynaklı yangın ve patlamaların ise genellikle havalandırma bacalarının içindeki kurumun ısınmasıyla ortaya çıktığı görülüyor. Endüstriyel yangın ve patlamalarda; yangın güvenliğinin, parlayıcı ve patlayıcı ortamlarda güvenlik önlemlerinin iş akış süreçlerinin ve iş güvenliği tedbirlerinin yetersiz olması açık ara en önemli sebep.

Kaynak: TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin Endüstriyel Yangınlar ve Patlamalar 2020 Yılı Raporu

Evrensel